27 Aralık 2008 Cumartesi

Tam üyelik sayesinde elde edilecek kolaylıklarla Türkiye'den AB ülkelerine turist akışı hızlanacaktır. Bu, AB ülkelerine Türkiye kaynaklı döviz gelirinin akması demektir. Net turizm gelirlerinin cari İşlemler bilançosu açısından Önemli bir denge unsuru olduğu hatırlanırsa, AB"nin en kalabalık İkinci ülkesi konumuna geçecek olan Türkiye'den sağlanacak turizm gelir kaynaklarının ne kadar Önemli olduğu ortaya çıkacaktır.

Resmi verilere (Turizm Bakanlığı, 2005) göre, Türkiye'den çıkan turist sayısı 1997'de 4,7’den 2004'te 7,3 milyon kişiye yükselmiştir; bu sayının büyük çoğunluğu AB ülkelerine yöneliktir. Türkiye tam üye olduktan sonra Avrupa yurttaşlığına geçiş de
sağlanmış olacağından Türkiye turistleri AB ülkelerine yönelik seyahat sıklığını arttıracaklardır.

Savunma Harcamalarını Aşağıya Çekmek
Savunma harcamaları, kamusal harcamaların bir bileşenidir ve genellikle konjonktür el ve esnek bir yapıya sahiptir. Dünyada savaş ve terör rüzgârları sert estiği zaman bu harcamaların yukarıya doğru arttığı görülür.

Türkiye AB'nin tam üyesi olduğunda, Türkiye İle üye ülkeler -özellikle Yunanistan- arasında tarihsel (Kıbrıs, Ege kıta sahanlığı, On İki Ada) eksenli sürtüşmeler yerini tümüyle yumuşama ve barış ortamına bırakacaktır. Bu nedenle bu ülkelerin birbirine karşı astronomik harcamalarla silahlanması -büyük savunma bütçesi- söz konusu olmayacaktır.

Sonuçta, Ege AB'nin deniz kıyıları itibariyle bir iç deniz haline gelecek, Ege yeraltı kaynaklarının kullanımına ilişkin jeoekonomiye bağlı- engeller ortadan kalkacak, ayrıca Akdeniz bağlantılı olarak da "Türkiye-Yunanistan-Kıbrıs"' üçgeninde bölgesel ekonomik alan kurulabilecektir. Silahlanma harcamalarından yapılacak ciddi tasarruflar altyapı ve diğer ekonomik sektörlerin güçlendirilmesine yönelik yatırımlara kaydırılabilecektir. Bu durum, AB üyesi ülkelerden özellikle Yunanistan için büyük bir önem taşıyacaktır.

Türkiye-Yunanistan, KKTC-GKRY ve Türkiye-Kıbrıs Cumhuriyeti arasındaki konjonktürle gerginlik, Türkiye'nin AB üyeliğinden sonra, yerini, ulaşım ve turizm başta olmak üzere birçok kalıcı ortak yatırım ve proje çalışmalarına bırakacaktır.
Enerji Kaynaklarının Arz Güvenliği

Türkiye, bir yandan AB'nin gereksindiği enerji kaynaklarının yer aldığı Orta Doğu ve Kafkaslar arasında bir köprü işlevini görmekte, Öte yandan gelecek için büyük enerji kaynağı potansiyeli taşımaktadır.

Türkiye'nin tam üyeliği, AB'nin enerji kaynakları çerçevesindeki stratejik çıkarlarının korunmasında belirleyici olacaktır

Enerji sektörü, AB ithalatının Önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. AB'nin tükettiği gazının%40'ını Rusya'dan ağırlıklı İthal etmesi ve gelecek çeyrek yüzyıl içerisinde İç talebin artması ve yerli üretimin düşmesinin beklenmesi, Türkiye'nin stratejik önemini arttırmaktadır. Zira Türkiye, tam üye olarak, almaşık (alternatif) enerji arz kaynaklarının kavşağında yer alması ve petrol yollarındaki stratejik konumu nedeniyle AB'nin arz çeşitliliği ve güvenliğinin sağlanması sorununun çözümünde büyük katkıda bulunacaktır.

Euro'nun Baskın Rezerv Para Olması
Türkiye için başat rezerv para $'dır. Türkiye AB'nin tam üyesi olduğunda, Euro bölgesine girmemesi ya da girememesi halinde 10, $ yerine Euro’yu birincil rezerv para olarak kullanmayı tercih edecektir.

Euro bölgesinin genişlemesiyle, Türkiye-AB ilişkileri daha fazla sıkılaşacak ve ivme kazanacaktır. Nitekim Türkiye'nin;
1)dış borçlan içinde Euro’nun payı %40 civarında;
2)tedavüle çıkardığı tahvillerin %70'i Euro cinsinde;
3)sınır Ötesi bankacılık işlemlerinin %50'si Euro İle yapılmakta;
4)resmi rezervlerinin %60'ı Euro’ya dayanmakta;
5)toplam döviz mevduatı %40'ı cura’dan oluşmaktadır. Ayrıca,
6)[Avrupa'da çalışan] Türk işçilerinin Merkez bankası'ndaki tasarrufları 10 milyar Euro’nun üzerinde;
7) son yıllarda gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımların %70'i AB'den gelmektedir (Karlılık, 2004: 585). Bu gelişmelerde AB üç kurulan ekonomik ve ticari İlişkilerinin yoğun ve istikrarlı olması kadar, 3 milyondan fazla TC yurtdışının Avrupa'da yaşıyor olmasının da önemli bir payı bulunmaktadır.

Türkiye'nin AB'ye Tam Üyeliğinin Türkiye ye Sağlayabileceği Ekonomik Yararlar
Oyun'un diğer tarafında Türkiye bulunmakladır. AB’ye tanı üye olması halinde Türkiye'nin de; toplumun zenginleşmesinden enflasyonun düşmesine. AB bütçesinden pay almaktan ulusal savunma harcamalarının azalmasına kadar bir çok yaşamsal noktada kazanımlar elde edebileceği ve bunun için tam üyelik oyununu en akılcı bir şekilde oynaması gerektiği varsayılmaktadır.
Toplumun Zenginleşmesi

AB’ye (tam üyeliğinin Türkiyeli daha zengin yapabileceğine ilişkin iki senaryo üretilmiştir: AB’ye üyeliğin ulusal ekonomiye etkilerinin sınırlı olacağı varsayımıyla yapılan temel senaryodur.
2004 yılı itibarıyla Türkçenin GSYİH’sinin AB-25’in toplam GSYİH'sinin %2,4’ü düzeyinde olacağı tahmin edilmektedir. Baz senaryoya göre, AB üyeliğinin getireceği olumlu ekonomik etkiler sonucunda, Türkiye’nin GSYİH’si 2014'te AB–25 GSYİH'sinin %4'ü düzeyine çıkacağı öngörülmektedir. 2004–2020 döneminde Türkiye ekonomisinde gerçekleşecek yıllık ortalama 966.2 oranındaki büyüme ile, 2020 yılında AB–25 GSYİH'sinin %5.4'ü oranında bir GSYİH’ye ulaşması ve 2004'te cari fiyatlarla 241 milyar Euro olan GSYİH’ nın, 2020’de yaklaşık 1.139 milyar Euro tutarına ulaşacağı beklenmektedir. AB’ye üyeliğin Türk ekonomisine etkilerinin yüksek olacağı varsayımıyla hazırlanan ikinci senaryoya göre ise. 2014'te Türkiye'nin GSYİH'si AB-25'in GSYİH'sinin %4,2’si. 2020 yıIında ise AB~25'in GSYİH'sinin %6'sı düzeyinde olacağı tahmin edilmektedir. Grafik ^'it de anlaşılabileceği gibi, 2004–2020 döneminde yıllık ortalama %6.& oranında büyümenin gerçekleşeceği ve 2004 yılında cari fiyatlarla 241 mi[yar Euro olan GSYİH’ nın, 2020 yılında yaklaşık 1.251 milyar Euro tutarına ulaşacağı beklenmektedir.
Şu anda (2004) Türkiye'de k. b. ulusal gelir cari fiyatlarla AB–25 ortalamasını %15,1’i düzeyindedir. Türkiye'de k. b. gelirin, baz senaryoya göre 2014’te AB-25'in %22.9'una, 2020’de ise %29.7’sine yükseleceği tahmin edilmektedir. Yüksek senaryoya göre ise, k. b. gelirin 2014'te AB–25 ortalamasının %24,5’ine, 2020'de de %32,6’sına ulaşacaktır. SAGP’ye göre bu oranların çok daha yukarıda olacağı tahmin edilmektedir. Nitekim 2004 yılı itibarıyla SAGP'ye göre bu oranın 9630 civarında ola- ' cağı düşünülmektedir
Hughes'in (2004) hesaplamaları dikkate alındığında; 2002 yılına göre, Türkiye ekonomisinin AB25'in GSYİH'sinin %l.9 kadar büyüklüğünde olduğu sonucuna varılabilir. Ona göre; "AB25=100" kabul edilirse, Türkiye’de SAGP üzerinden kişi başına GSYİH AB'ninkinin sadece %27’sine ulaşmaktadır ki, bu, yaklaşık Romanya’nınki (%29) kadardır. AB'nin görece en yoksul ekonomisi sayılan Yunanistan'da ise %77'lik bir değer söz konusudur.
Türkiye, tam üye olarak AB ekonomisinin bir parçası olduğu zaman, en somut gelişmelerden birini, k. b. düşen GSYİH göstergesinde yaşayacaktır. Buna göre, Türkiye'de her yurttaş 2006 yılı öngörüsüne göre, ülke olarak elde ettiği 7200 Euro’luk k. b. GSYİH değerini entegrasyon İçinde iki kat kadar arttırmış {=AB25 + Türkiye ortalaması olan 15650 Euro’ya yaklaştırmış) olacaktır

Bu bir matematiksel ortalamadır ve her üye ülke için standart bir veri olarak algılanmamalıdır. Bu değerin gerçek yaşama yansıtılması ise, AB otoritesinin entegrasyon ekonomisini standartlaştırmasına ve belirli bir sürece bağlıdır. Buna göre, AB’nin, k. b. GSYİH ortalamasını 20 binden 10 binli curaya düşürmemek için bu düşüşe yol açacağından çekimlen Türkiye’yi "beklemeye aldığı" söylenebilir, O nedenle Türkiyeli AB^e taşıyacak olan araçlardan bir tanesi k. b. GSYİH olduğuna göre, bunun sürekli yükseltilerek AB’nin şimdiki ortalama-sınayanın olması gerekir.

Trans-Avrupa Ağlarına Dâhil Olmak
Türkiye'nin tam üyelik oyunundan elde edeceği, altyapı yatırımlarına ilişkin en somut kazanımların başında, Trans-Avrupa Ağları içine girmesi gelmektedir. Türkiye tam üye olduğunda; ulaşım, iletişim, enerji ve çevre şeklindeki dört temel hizmet faaliyetinden oluşan "Trans-Avrupa Ağlan" projesine en üst düzeyde dahil olacaktır. Bu proje AB’nin merkezi ile taşra bölgeleri arasındaki göreli kalkınma farklarını azaltacağı gibi, istihdam ve rekabeti de arttıracak ağlardır. Türkiye proje kanalıyla önemli bir mali kaynaktan yararlandırılacak ve böylece aşamalı bir şekilde AB düzeyindeki gelişmiş ulaşım ağı, iletişim ağı, enerji ağı ve çevre ağına sahip olacaktır.

A Ulaşım alanında: Türkiye Özellikle kısıtlı olan demiryolu ulaşımını -karayolu taşımacılığına karşı güçlü bir seçenek olarak- geliştirmek yönünde bir motivasyon elde edecektir. Böylece sınır-ötesi ulaşım ağlan genişleyecek ve birliğin işleyişi kolaylaşacaktır.1 Ayrıca, akıllı ulaştırma sistemleri ve hizmetleri sayesinde Türkiye'de süreğen bir sorun olan trafik terörü azalabilecektir. Türkiye, Özellikle karayolu trafik yönetimi sistemi ile ilişkilendirilecek olan GALILEO programına da dahil olmuş olacaktır.
A İletişim alanında: Türkiye içi ve dışı internet! erişimi olanakları yaygınlaşacak ve c-ticaret bir ivme kazanacaktır.
A Enerji alanında: Elektrik ve doğalgaz ağlarında yer almak sayesinde Türkiye enerji açığını çeşitlilik ve ucuzluk avantajlarıyla AB’den kapatacak, fazlasını da AB’ye transfer ederek eritebilecektir.
A Çevre abımda: Tam üyelikle birlikte Türkiye'de
1) Kirleten öder ilkesi" uygulanmaya başlanacak;
2)Çevre mevzuatının ve temiz enerji politikalarının uygulanması ile hava kirliliği oranlarında ciddi düşmeler kaydedilebilecek;
3)ülkemizdeki içme ve kullanım sularının kalitesi artacak; doğal kaynaklarının ve doğal hayatının korunmasına yönelik çalışmalar yoğunlaşacak; 4)gürültü kirliliği ve sınai atıkların yarattığı riskler ile yapılabilecek; vijerozyon ve çölleşme gibi ekolojik tehditlere karşı etkin önlemler alınabilecek ve en önemlisi de
5}çevre bilinci ve ortak sorumluluk İlkesi topluma kazandırılırken, Avrupa Çevre Ajansı, Avrupa Bilgi ve Gözlemevi Ağı'na katılım sayesinde bilgiye erişim kolaylaşabilecektir. Ayrıca,
6) tam üyelik sayesinde, yerli şirketlerin orta ve uzun vadede ve bir ekonomik kalkınma modeli olan "sürdürülebilir kalkınma" çerçevesinde üretim yapmaları sağlanarak "çevre dampingi" sorunu ortadan kalkacaktır.
Yerli Tüketici ve Üretici Kitlesi: Fayda ve Kâr En çoklaştırması
Oyun'un odağında AB üyeliğinin Türkiye'nin yurttaşlarına sağlayabileceği kazanımlar var olup bunlar göz ardı edilemeyecek kadar çok sayıdadır. Bunlardan mikro ekonomik planda (tüketiciler için fayda, üreticiler için ise kâr en çoklaştırması ile İlgili) yer alanlar aşağıda sıralanmıştır:
A Bir kere, 1992 Maastricht Antlaşması ile oluşturulan "AB yurttaşlığı", tanı üyelikle birlikte Türkiye'nin yurttaşları İçin de geçerli olacaktır. Buna göre, Türkiye yurttaşları AB ülkelerine yönelik pasaport ihtiyacı duymayacaklardır. AB sınırları içerisinde serbest dolaşım hakkı Schengen Antlaşması" ile güvence altına alınmıştır.
A Tüketiciler açsından
1)AB ile uyum süreci İle başlayan tüketici hakları 30 üyelikten sonra daha da geliştirilecektir. Şu ana kadar, kurumsal alanda tüketicinin korunmasına ilişkin yasa ile Tüketici Konseyi, Reklâm Kurulu vb. örgütler oluşturulmuştur. Gümrük Birliği sayesinde yerli tüketiciler farklı ürün ve hizmetleri yüksek kalitede üretmemekte, değişik pazarlama türlerinde hakları korunmakta ve daha uzun garanti sürelerine sahip olabilmektedir.
2)Tam üyelik ile birlikte Türkiye Avrupa Tek Pazarı'nın bir parçası olacaktır. Böylece tüketiciler geniş pazarın yaratacağı olanaklardan ve Özerk kurulların gözetiminde üretimi yapılan elektrik, doğal-gaz, telefon gibi hizmetleri görece daha düşük fiyatlardan satın alabilecektir.
Lcjour ve Mooji (2005: 87) tarafından yapılmış bir tahlile göre, Türkiye tam üye olduğunda,
1)İç pazara girişin ve serbest emek dolaşımının bir sonucu olarak, Türkiye nin k. b. tüketiminin 964 artması beklenmektedir.
2)Eğer Türkiye, AB kurumlarıyla uyum sağlamak için yapacağı reformlarda başarılı olursa, kişi başına tüketim %9 daha fazla olabilecektir.
A iş ve çalışma yaşamı açısından:
Tam üyeliğin olumlu etkilerinin en fazla yaşanacağı alanlarından başında iş ve çalışma ekonomisi gelmektedir.
1) AB üyeliği i yeni işçilere Birlik ülkelerinde serbest dolaşım hakkı sağlayacaktır,
2) Serbest dolaşım sayesinde AB ülkelerinde çalışan yerli işçilerle çalıştıkları AB ülke yurttaşları ile her türlü ekonomik ve sosyal alanda eşit işlem göreceklerdir,
3} Bir üye ülke yurttaşı serbest dolaşım kapsamında diğer üye ülkede belirli bir süre iş arama özgürlüğüne ve AB istihdam olanaklarını izleme olanağına sahiptir, 4) Tam üyelik çalışma süresinden bağımsız ikamet hakkı sağlayacaktır,
5) Tam üyelik toplu işten çıkartmalarda işçi haklarının lehine sonuçlar doğuracaktır,
6) Tam üyeliğin ardından Türkiye'deki belirli ölçekteki İşletmelerde Çalışma Konseyleri kurulacaktır,
7) AB mevzuatına uyum sonucunda çalışan gençlere sağlanan koruma artacak ve çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik çağdaş düzenlemeler getirilecektir, 8) iş sağlığı ve güvenliği çağdaş standartlara kavuşturulacaktır.
9) Sendika ve grev hakları güçlendirilecektir.
10) Yerli İşçiler AB’nin istihdam destek ve fonlarından yararlanabilecektir.
11) Tam üyeliğin ardından serbest meslek sahiplen AB üyesi ülkelerde çalışabileceklerdir.
Girişimciler açsından:
1)AB üyeliğinin ardından şirketler, daha önce belgelemekten kaçındıkları da dahil her türlü üretim faaliyetlerini AB mevzuatına göre belgelemek zorunda kalacaklardır. Bu bağlamda üretim ve gelirleri kayıt altına alınınca vergi kaçakçılığı -tümüyle yok edilemese de- önemli ölçüde azalacaktır.
2)Tam üyelik sayesinde yerli girişimcilerin AB İçerisinde faaliyet göstermesi kolaylaşacaktır.
3)Tam üyelik başta finansman olmak üzere yerli girişimcilerine çeşitli destek olanakları sağlayacaktır.
4)Üyelik süreci ile genel ekonomik koşullarda gerçekleşecek olumlu gelişmeler sayesinde girişimcilerin risk ve belirsizliklerin azaldığı bir ortamda yatırım yapmasını sağlayacaktır.
5)Üyelik süreci ve AB’ye katılım İle ekonomik istikrar güçlenecek, doğrudan yabancı sermaye yatırımları artacak ve yerli sermaye ile birlikte oluşturacağı sinerji yoluyla Türkiye'nin ekonomik kalkınması hızlanacaktır.
Tüketici politikası, AB'nin değer yaratabildiği ve AB ile ulusal kamu otoriteleri arasında sorumluluğun paylaşıldığı bir alandır. Bu politika, tüm AB sektörlerinin bir ortak çabası sonucunda oluşturulmuştur. AB'nin tüketici politikasına ilişkin S yıllık orta vadeli (2002–2006) bir "dönen" (Rolling) programı vardır.

Bu program, çeşitli faaliyetlere vurgu yapan üç ana hedefe dayanmaktadır:
1)Tüketici majve güvenliği, tüketicinin ekonomik çıkarlarıyla ilgili yasalar, tüketici sözleşmeleriyle yasalar, e-ticaret, uluslararası ticaret, rekabet, vb. konulan kapsayan "genel yüksek düzeyde tüketicinin korunması";
2)Üye devletlerle işbirliği, ürün ve hizmet güvenliği, tüketici birliklerine destek, vb. konuları kapsayan "tüketicinin korunması kurallarının etkili uygulaması", 3)AB politika yapımında tüketici organizasyonlarına katılım için teftiş mekanizmaları, tüketici bilgi ağı ve eğitim, tüketici organizasyonlarının kurulmasına destek vb. konulan kapsayan "AB politikalarında tüketici organizasyonlarının Özel bağlılığı" hedefleri
Enflasyon Hızındaki Düşüş
Türkiye henüz AB üyesi olmadığı halde, ancak AB ile tam üyelik konusunda ön-müzakereleri ya da diplomatik temasları yoğunlaştırdığı 2002 yılından itibaren enflasyon hızında (kendisinde değil) ciddi düşüşler kaydedilmiştir. Örneğin 2003'te TÜFE hedefi %20 İken 2004'te %9,3 olarak gerçekleşmiştir (Tablo 7). AB enflasyon ortalamalarına yaklaştırmak (ve Maastricht kriterini sağlamak) amacıyla, DPT raporlarında da açıklandığı gibi, yıllık TÜFE artış hızının 2006'da %5, 2007 ve 2008'de de nında istikrarlı olması hedeflenmiştir.
AB üyeliği ile birlikte Türkiye'de ekonomik istikrarın kurulacağı bir ortamda, yabancı sermaye girişi hızlanacak, yerli yatırımlar artacak ve üyeliğin büyüme üzerinde oluşturacağı olumlu etki ile birlikte istihdam artacaktır. Bu varsayımlar altında, (bkz. Grafik 6) 2004 yılı itibarıyla Türkiye'de % 10.5 oranında olması tahmin edilen işsizlik oranının baz senaryoya göre 2014'te %9.5'e, 2020 yılında ise %8.6'ya gerilemesi beklenmektedir. Yüksek senaryoya göre ise, işsizlik oranının 2014'te %7,3’e, 2020 yılında İse %5,4’e düşeceği tahmin edilmektedir .

19 Aralık 2008 Cuma

Türkiye tarımsal nüfusunun AB ülkelerindeki tarımsal nüfusunun toplamı kadar ve toplam istihdam içinde tarım çalışanların payının ise Türkiye'de %30 civarında, buna karşılık AB ülkelerinde %5 olduğu düşünülürse, tarım sektöründe iki tarafın birbirine karşı dengesiz bir durum gösterdikleri daha İyi anlaşılabilecektir.

Ancak bu dengesizlik, bir tarım ülkesi olan Türkiye'nin AB^e tam üye olmasıyla denge unsuruna dönüşebilir.

AB'nin bir Ortak Tarım Politikası (OTP)14 vardır ve Türkiye de, tam üyeliğe aday olduğundan bu politikaya tabidir. OTP, tarım ürünleri için ortak fiyat ayarlaması ve arz güvencesini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. AB GSMH’ sinde Sektörel payı %2 gibi mini düzeyde olmasına karşın entegrasyon bütçesinde önemli bir ağırlığı olan tarım, üye olmuş ve olması beklenen ülkeler arasında en fazla müzakeresi yapılan konuların başında gelmektedir.
Türkiye AB Sanayisi ve Bor'a Dayalı Teknolojisi İçin Bir Girdi Üssü Olacak
Türkiye tam üyesi olduğunda, sanayi sektörü için hammadde ve enerji gibi temel girdileri sağlamakta "üs" şeklinde kullanılabilecektir.

Ayrıca, zengin maden (demir, bakır, krom, alüminyum ve Özellikle de bor) yataklarının mülkiyetçisi olarak Türkiye, AB ülkelerinin aksine, sanayileşmiş bir ekonomi olmasa da, mevcut sanayileşme düzeyi ve küresel rekabet karşısında daha fazlası için nitelikli doğal kaynaklara dayanan AB sanayisini sürekli besleyecektir. Örneğin, Türkiye dünya bor rezervlerinin %70’ini elinde bulundurmaktadır. Borun, sanayi ve teknoloji alanlarındaki kullanımı ve katma değeri hızla artan bir maden olduğu dikkate alınırsa, Türkiye'nin AB ile ortaklaşa nasıl bir güce sahip olduğu daha iyi anlaşılabilecektir. Ayrıca, geniş ve verimli orman arazilerine sahip olan Türkiye, AB sanayisinin gereksindiği temel ve ara mal üretimini hızlandıracaktır.

15 Aralık 2008 Pazartesi

Türkiye'de emek arzı fazla ve ucuzdur. Tam üyelikle birlikte işgücünün dolaşımına getirilecek serbestlenme sayesinde Türkiye’nin bol ve ucuz olan emek arzının/stokunun bir bölümü AB^e kayacaktır. Böylece daha da bollaşacak ve emek piyasası dinamik bir içerik kazanabilecektir. AB, serbest dolaşıma getireceği düzenlemelerle Türkiye'nin nitelikli işgücü göçüne sahne olacaktır.
Bu durum AB ekonomisinin büyümesine ve gelişmesini sürdürülebilir kılmasına da katkıda bulunacaktır.

Türkiye AB üyesi olduğunda elde edeceği yatırım ve üretim performansıyla işsizler stokunu da azaltacak ve bu, AB'nin işsizlik oranını toplamda aşağıya çekebilecektir. Böylece AB Türkiye'nin yedek işsizlerini yüklenmek zorunda kalmayacaktır. Türkiye'de İstihdam olanağı elde edebilen aktif işgücü AB'nin herhangi bir ülkesine gitmek zorunda kalmayacak ve dolayısıyla oradaki yerleşik kişinin istihdam edilme fırsatını engellemeyecektir.

Türkiye için hazırlanan 1 iz ve yüksek senaryolara göre, 2004'te %10 civarında olan işsizlik (toplam İşgücüne göre) oranı 2014'te olası tam üyelikle yüksek senaryoya göre %8'in. 2020'de İse AB-15’inkine paralel olarak %6’nın altına düşecektir.

AB ÇUŞ ve KOBİ Niteliğindeki Şirketlerin Cirolarının Büyümesi
Türkiye ile AB arasındaki ekonomik bütünleşmenin bir diğer göstergesi de ülkemizdeki AB menşei! Yabancı sermayedir. Eylül 2004 tarihi itibarıyla ülkemizde faaliyet gösteren -Çok Uluslu Şirket (ÇUŞ) ya da Küçük ve Orta Büyüklükte İşletmeler (KOBİ) deneyinde 8884 adet yabancı şirketin 4124'ü AB kökenlidir. TC Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, Bunun yaklaşık l/3'ü (= [482 adet) Almanya ya aittir. Sırayla Hollanda (705), İngiltere (604), Fransa (398) ve İtalya (346), Türkiye'de diğer en fazla şirket sahibi olan AB ülkeleridir.

Tam üyelikle birlikte bütün AB ülkeleri, sağlanacak vergi ve girdi maiyetlerinin azaltılması şeklindeki avantajlarla kendiliğinden (otomatik olarak) ülkemizde yeni ve çok sayıda bağımsız ya da ortak şirket kuracaklardır.

Gümrük Birliği (GB) Yoluyla Sağlam Dış Ticaret Geliri Transferi
Türkiye GB yoluyla AB'nin çıkarlarıyla çelişmeyecek bir şekilde bir rekabet hukuku ve ekonomik rekabet ortamına girmiştir. Zaten AB ülkeleri arasında iç pazarın tamamlanması için rekabet politikası şarttır. Rekabet politikası amaçları arasında; verimliliği arttırmak, tüketicinin çıkarlarını korumak, şirket ya da ulusa! otoritelerin rekabete aykırı uygulamalarını engellemek, vb. unsurlar vardır. Rekabet politikası, mal ve sermayenin serbest dolaşımını sağlayan ve ortak ticaret politikasına işlerlik kazandıran GB kapsamında ele alınmaya elverişlidir.10
Türkiye rekabet gücünü arttırmak ve AB ye tam üyelik yolunda bir avantaj sağlamak amacıyla Mart 1995'te GB Antlaşmasına imza atmıştır. Aslında Türkiye AB ile ortak ticaret politikasını 31.12.1995'te yürürlüğe giren ve sanayi malları İle işlenmiş tarımsal ürünlerin serbest dolaşımını esas alan AB yoluyla sürdürmektedir. GB öncesinde de AB, Türkiye'nin en büyük ticari ortağıdır. AB'nin tamamlanmasından sonra AB'den ithalat ve AB’ye ihracat önemli Ölçüde artmıştır. Örneğin bu artış oransal olarak (İKV, 2004: 14); 1996–2003 yılları arasında ithalat 96100, ihracatta ise (sanayideki yapısal gelişme sayesinde) %158 şeklinde gerçekleşmiştir.

Ancak bu durum, birikimli olarak, ihracatın ithalatı karşılama (ihracat/ithalat) oranının -İthalatın lehine- düşük çıkması sonucunu değiştirmeye yetmemiştir. Zaten GB nedeniyle Türkiye'nin AB ye karşı dış ticaret açığı vereceği kestirilmekteydi. Ancak GB, Türkiye'nin diğer ticaret blokları ve ülkeleriyle yaptığı ticareti olumsuz etkilememiştir." Ayrıca Türkiye'nin Ortak Gümrük Tarifesi çerçevesinde üçüncü ülkelerle ticaretini arttırıp güçlendirmesi olanaklıdır. Bu durum, GB’ nin olası olumsuz etkilerini azaltmasında önemli bir araç işlevini görmektedir.13 Türkiye GB sayesinde AB'nin tam üyesi olacağına inandırılmıştır.

Tam üyelikle birlikte AB'nin teknik mevzuatına uyum sağlanması, yerli şirketlerin rekabet gücünü arttıracaktır.

10 Aralık 2008 Çarşamba

AB bütçesi. Topluluk politikalarında öngörülen hedeflerinin gerçekleştirilmesinde kullanılan en etkili araçlardan biridir. 1970’ yılına kadar sadece üye ülkelerin transferleriyle oluşturulan AB bütçesi, bu tarihten itibaren öz kaynak sistemine dayanmaktadır.

Buna göre. AB bütçesi

1- şeker ve glikoz üretiminden elde edilen gelirler ve Ortak Gümrük Tarifesi çerçevesinde elde edilen gümrük vergisi gelirlerinin oluşturduğu geleneksel öz kaynaklar,
2-Üye ülkelerin katma değer vergisi gelirlerinin %0,5’i ve
3-Üye ülkelerin GSMH'sinin belirli bir oranından oluşmaktadır,

AB'de şeker üretimiyle tüketimi arasında dengenin korunması ve şeker harcamalarının finansmanına sektörün katkısının sağlanması amacıyla, şeker pancarı ve şeker üreticilerinden üretim vergisi alınmaktadır. Şeker sektörüne ilişkin müdahale sistemi halen bir reformdan geçmekte olup bu kapsamda önümüzdeki dönemde söz konusu verginin ortadan kalkacağı tahmin edilmektedir. 2002’ yılında AB'de toplam şeker üretimi yaklaşık 17 milyon ton, şeker üretiminden alınan vergi ise yaklaşık 865 milyon Euro tutarında olup, 2002 yılı İçin ton başına vergi miktarı 5 1 Euro civarındadır.

(Gümrük vergilen ile ilgili olarak ise, Türkiye için 2003 yılında %0,3 olan gümrük vergisi gelirlerinin GSYİH’ye oranının önümüzdeki dönemde de değişmeyeceği öngörülmektedir.) Üye devletler geleneksel öz kaynaklara ilişkin gelirlerinin %25’ini bu kaynakların toplama maliyetini telafi edebilmek için kendi bütçelerinde tutmakta ve kalan kısmını AB bütçesine aktarmaktadır .

7 Aralık 2008 Pazar

AB'nin enerji ve ulaştırma politikalarında Tek Pazar'ın tamamlanmasına yönelik çalışmaların başında 1980'lerin sonuna doğru Ortak Pazar'la paralel olarak ortaya çıkan Trans-Avrupa Ağları gelmektedir.

Ortak Pazar malların, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımını öngördüğü için Avrupa'daki bölgelerin birbirine modern bir ulaştırma altyapısıyla bağlanması gerekmiştir. Trans-Avrupa Ağları'nın ekonomik büyüme ve istihdamın artırılmasına da Önemli etkileri olmuştur. KOBİ'ler bu olanaktan da dolaylı olarak yararlanmaktadır.

Enerji, ulaştırma, telekomünikasyon ve Trans-Avrupa Ağları projelerinin yüksek maliyetti olması ve ulusal yönetimlerin böyle yüksek maliyetli projeleri tek başına yüklenememeleri nedeniyle bu alanlarda en fazla önem verilen konulardan birisi kamu sektörü ve özel sektör arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesidir. Ayrıca, piyasaların serbestleşmesinden en çok faydalanacak olan nihai tüketici başka bir değişle özel sektör olacaktır. Bu nedenle söz konusu alanlarda özel sektöre önemli görev düşmektedir. AB Programları Enerji ve Ulaştırma alanlarında KOBİ'leri de desteklemekte, onların yeni piyasada yerlerini almalarını teşvik etmektedir.

Avrupa için Akıllı Enerji Programı
Programın süresi; 2003–2006 Programın bütçesi: 215 milyon € Programın amaçlan:
Avrupa için Akıllı Enerji programı, özellikle enerji yeterliliği ve yenilebilir enerji kaynakları alanlarında teknolojik içeriği olmayan faaliyetlere destek sağlamaktadır. Programın temel amacı enerji alanında sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek ve güvenli enerji arzı, rekabet edebilirlik ve çevrenin korunması hedeflerine yaklaşmaktır.

Programın faaliyet alanları:
Programın dört bileşeni bulunmaktadır.
Save: Özellikle sanayi ve inşaat sektörlerinde enerji yeterliliğini, enerjinin
Rasyonel kullanımını desteklemektedir.
Altener: Yenilebilir enerji kaynaklarının elektrik ve ısı üretiminde çevreyle
ve enerji sistemleriyle bütünleşmesini desteklemektedir.
Steer: Ulaştırma sektöründe enerjinin kullanımı ve enerji yeterliliğine ilişkin
destek sağlamaktadır. Ulaştırma sektöründe yenilebilir enerji kaynakları ve
yakıt çeşitliliğinin sağlanması da program kapsamında desteklenmektedir.
Coopener: Gelişmekte olan ülkelerde özellikle Afrika, Asya, Latin Amerika
ve Pasifik ülkelerinde enerji yeterliliği ve yenilebilir enerji kaynaklarının
kullanımını desteklemektedir.

Program kapasite geliştirme, piyasa aktörleri arasında ağ oluşturma, eğicim, piyasanın dönüştürülmesi İçin pilot eylemler, enerji alanında standart ve politika belirleme gibi genel faaliyetlerin yanı sıra yeni yerel ve bölgesel enerji yönetimi ajanslarının kurulması, konuyla ilgili çeşitli seminer ve konferanslar düzenlenmesi gibi alanlarda da faaliyet göstermektedir. KOBİ'ler genellikle Altener ve Save bileşenlerinden destek sağlamaktadır.

Türkiye'nin AB’ye Tam Üyeliğinin AB’ye Sağlayabileceği Ekonomik Yararlar
Türkiyeli AB İçin çekici kılan şimdiki değil, 20–30 yıl sonraki, yani büyük bir olasılıkla gelişmiş olan Türkiye'dir. Bir başka deyişle, AB'nin bütünleşmek İstediği. Çeyrek yüzyıl sonra Merkez'e oynayan sanayileşmiş Türkiye'dir. Gelişmiş bir ekonomi olma özelliğiyle üye olacak Türkiye'nin AB’ye sağlayabileceği kazanımları tartışmalıdır.

AB'nin üzerine "oynadığı", gelişmişlik derecesi itibariyle -ve karakteristik Özellikleri nedeniyle (potansiyel) bir İspanyaya da İrlanda çapındaki bir Türkiye iken, entegrasyon derecesi itibariyle de düşük yoğunluklu tam üyeliğe ikna ettiğini düşündüğü Türkiye'dir. Şimdiki mevcut haliyle Türkiye'nin AB'ye kazançlarından çok kayıplarının daha fazla olacağı düşünülmektedir. Burada, AB'nin hesabını buna göre yaptığı, dolayısıyla bütün taleplerini, planlarını ve parasal yardımlarını hep gelişmiş ve kafasındaki modele uygun bir Türkiye İle bütünleşme öngörüsü üzerine kurguladığı veri kabul edilmektedir.

Trans-Avrupa Ağları Genişleyecek
Türkiye'nin AB’ye üye olmasıyla, 70 milyon nüfuslu ve zengin kaynaklara sahip bir ekonominin yaratacağı etkilerle Trans-Avrupa Ağları genişleyecektir.
Trans-Avrupa Ağları (Trans-European Networks, TEN) Maastricht Antlaşması ile ulusal ağların birbirleriyle bağlantısını ve birlikte çalışmasını Özendirmek üzere "'ulaşım", "iletişim", "enerji" ve "çevre" olmak üzere dört önemli alanda ilerleme sağlanması amacıyla oluşturulmuştur. Böylece Birlik İçindeki Tek Pazar'ın tamamlanmasına katkıda bulunulması ve Avrupa yurttaşlarının sınırsız Avrupa ortamında en yüksek düzeyde yararlanılması hedeflenmiştir.
Türkiye, tam üye olduğunda AB için; TEN-ulaştırma, TEN-iletişim, TEN-enerji ve TEN-çevre kapsamında anlamlı katkılar sağlayacaktır.

Şöyle ki:
1- AB Akıllı Ulaştırma Sistemleri (Intclligcnt Transport Systems, ITS) ve Hizmetlerinin kurulması ve hızlandırılmasının sağlanması yöntemlerine yönelmektedir. Bu sitemlerin geliştirilmesi, ileri teknolojinin daha etkin, konforlu ve güvenli kara, hava, demir ve dâhili suyolları ulaştırma türleri arasındaki bağlantılara uygulanmasına izin verecektir. Bu bağlamda büyük bir Her adım olarak GALILEO programının, -diğer işlevlerinin yanı sıra- özellikle karayolu trafik yönetimi sistemi ve trafik bilgi hizmetlerini birleştirecek şekilde, karayolu ulaştırmasında ITS’ nin geliştirilmesine izin veren bir yer bulma ve seyir sistemi projesi olan sivil bir uydu yapımının başlatılması söz konusu olmuştur.
2-Türkiye uydu yoluyla iletişim hizmetlerini satın almada AB'nin cömert müşterisidir. Tam İyelikle birlikte, özellikle cep telefonu ve TV kanalı sektörlerinde Türkiye AB’ye büyük rakamlı katma değerler transfer ederek AB ekonomisini zenginleştirmeye devam edecektir.
3- AB'nin, tüketim ve refah toplumlarının bir entegrasyonu olarak, enerji ihtiyacının sürekli arttığı ve bu ihtiyacının neredeyse %50'sini Ölçüde ithalat yoluyla karşıladığı dikkate alınırsa; aday üye olan Türkiye'den, enerji fazlası yaratarak bunun bir bölümünü AB’ye transfer etmesi beklenebilir. Türkiye, biryandan AB'nin gereksindiği enerji kaynaklarının yer aldığı Orta Doğu ve Kafkaslar arasında bir köprü işlevini görmekte, öte yandan gelecek için büyük enerji kaynağı potansiyeli taşımaktadır, Türkiye'nin tam üyeliği, AB'nin enerji kaynaklan çerçevesindeki stratejik çıkarlarının korunmasında belirleyici olacaktır Enerji sektörü, AB ithalatının Önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. AB'nin tükettiği gazın %40'ını Rusya'dan ağırlıklı ithal etmesi ve gelecek çeyrek yüzyıl İçerisinde iç talebin artması ve yerli üretimin düşmesinin beklenmesi, Türkiye'nin stratejik önemini arttırmaktadır. Zira Türkiye, tam üye olarak, almaşık (alternatif) enerji arz kaynaklarının kavşağında yer alması ve petrol yollarındaki stratejik konumu nedeniyle AB'nin arz çeşitliliği ve güvenliğinin sağlanması sorununun çözümünde büyük katkıda bulunacaktır.
4- Doğa-sanayi ilişkisini vurgulayan "sürdürülebilir kalkınma" fenomeni, Türkiye'nin tam üyeliği İle birlikte AB-Türkiye İlişkileri çevreci-yeşilci bir zeminde güçlenerek devam edecektir

Nüfusta ve Göçte Denge Kurulacak
Türkiye, büyük, genç ve dinamik nüfusuyla; görece yaşlı ve küçük nüfuslu ülkelerden (toplamda 450 milyon kişiden) oluşan AB nüfus yapışım olumlu yönde değiştirecektir.
2000’yılı rakamlarına göre Türkiye'de nüfusun %64,6’sı 15–64. yaş grubundan oluşmaktadır. 0–14 yaş arası kesim ise nüfusun %30,5’ini oluşturmaktadır. AB–15 (ilkelerinde bu oran, Euro stat rakamlarına göre %16'dır. 2020’ yılında, 0–14 yaş arası nüfusun toplam nüfusa oranı, AB–15' de % 12,5'e düşerken, Türkiye'de %23 oranında olacağı tahmin edilmektedir. Bu da Türkiye'nin genç nüfusuyla yaşlanan Avrupa ya büyük katkılar sağlayabileceği anlamına gelmektedir. Çünkü mevcut trend çalışan daha az sayıdaki İnsanın daha fazla emekli insanı desteklemesi anlamına gelmektedir.

Diğer taraftan, nüfusun uzun vadeli projeksiyonuna bakıldığında, Türkiye'nin nüfusunun artışının 2050'liyıllardayerini düşüşe bırakacağı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla, gelecekte Türkiye'nin nüfus büyüklüğü Avrupa için tehdit olmaktan uzak olup, genç nüfusuyla Avrupa'nın gelişmesine katkı sağlayacaktır.

AB ülkelerinin pek çoğu, ağırlıklı olarak 1970'lerde başlayan dışgöç dalgalarından dolayı Türkiye kökenli insanlarla iç içe yaşamaktadır, Tablo /'de, AB'nin barındırdığı Türk nüfusunun seçilmiş ülkelere göre miktarı yer almaktadır. AB içinde en fazla Türkün yaşadığı ülke 2 milyon kişiyle Almanya başta gelmektedir. Onu Avusturya izlemekte ve tüm yabancılar İçinde %\ 8'e karşılık gelen bir Türk nüfusu barındırmaktadır.

AB'de Türk Nüfusu
Ülke Türk nüfusu (kişi) Yabancı nüfusa oranı (%)
Almanya 2 milyon
Fransa 208 bin 6,5
Avusturya 135 bin 18,0
Hollanda 101 bin 15,1
Tam üyelik halinde, salt Türkiye AB'nin değil, AB de Türkiye'nin emek piyasasına etkin olarak girecek ve dolayısıyla "kazanan" bir diğer taraf olacaktır. Kaliforniya Üniversitesi’nden Tuma'nın da (2005) belirttiği gibi, " bu durumda, yasadışı göçmen işçileri bulma gereği ortadan kalkacaktır.

Türk işçileri şimdi Avrupa piyasasındaki işler için tüm düzeylerde -yasal oturmaya da yurttaşlık İzinleri olmaksızın- rekabet edebilecek konumdadır. İşleri bittiği zaman Türkiye ye geri döneceklerdir. Öteki tarafın yararları, maiyetlerden bağımsız olmayacaktır."

Avrupa'nın GSYİH Ekonomisi Büyüyecek
AB Türkiye'yi yanına aldığında GSYİH toplamı bazında ve küresel planda (rakipleri olan) ABD’den yaklaşık %10 ve Japonya'dan 3 kat daha fazla bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış olacaktır. 1995'te AB ekonomisi 6,8 trilyon ECU’lük bir büyüklükten 2000’de 8.9 trilyon Euro’luk bir büyüklüğe ulaşmıştır. 2006 yılı öngörüsüne göre 1 1,4 trilyon cura’ya çıkacak olan AB ekonomisi. Türkiye'nin ekleyeceği %2 civarındaki katkılar sayesinde toplam (11,7 trilyon Euro) GSYİH bazında ABD ve Japonya'ya büyük fark atacaktır
AB. en güçlü üç küresel oyuncudan biri olarak Türkiye'nin düşük düzeydeki GSYİH katkısını bile önemsemek durumundadır.

Ayrıca, satın alma gücü paritesi (SAGP) ve 2004 yılı tahminlerine göre AB I 1.7 trilyon, Türkiye (bunun yaklaşık l/20'sine karşılık gelen) 509 milyar $'lik GSYİH elde etmiştir. Türkiye tam üye olduğunda AB ekonomisinin gücü! 2 trilyon $ ile ölçülüyor olacaktır

AB Pazarı Genişleyecek
Türkiye tam üye olduğu zaman, 3.94 milyon km2'lik bir alana sahip olan AB'nin toprağını yaklaşık %17 450 milyon kişi olan nüfusunu ise (yine) %!7 oranında büyültmüş olacaktır.8 Böylece Türkiye yüzölçümü ile AB'nin en büyük, nüfusu İle de ikinci büyük ülkesi haline gelmiş olacaktır. Bu, daha büyük bir Pazar olarak, şirket ve fabrikalar için daha fazla (hizmet ve imalat) üretimi, tüketiciler için İse daha fazla tüketim ve refah demektir.

Türkiye AB pazarına tam üye olarak girdiğinde, gelirlere ya da harcamalara bağlı olarak gittikçe yükselen GSMH (yüksek büyüme hızı) değerlen elde edecektir. Bir başka açıdan, Türkiye bir "gelişen piyasa" (emerging market) olarak tüketim ve yatırım malları konusunda AB şirketlerinin en büyük müşterilerinden birisi olacaktır.

Tam üyelikle birlikte, iki Pazar arasındaki standartlar, sınır İşlemleri ve kalite kontrol işlemleri gibi engellerin ortadan kalkması, GB'den elde edilen yararların artmasına ve Özellikle AB yurttaşlarının emek-yoğun sanayilerinde rekabet gücü fazla olan Türkiye pazarından seçim şansı yüksek bir tüketim yapabilmesini sağlayacaktır.

Serbest ticaretin yaratacağı pazar büyümesi etkisi, yaşanan ekonomik krizler nedeniyle tam olarak ortaya çıkamamıştır. Ayrıca, Türkiye AB üyesi olmadığı ve diğer üye ülkeler gibi AB fonlarından yararlanamadığı için, diğer üyelerde AB fonlarından kaynaklanan büyüme etkisi Türkiye'de gerçekleşememiştir. Bu iki etki Türkiye'nin AB üyeliği durumunda hem Türkiye'de hem de AB'de büyüme potansiyelini olumlu yönde etkileyecektir. Üyelik durumunda Türkiye'nin AB ekonomisinin büyümesine etkisi açısından değerlendirildiğinde, K. Hughes tarafından hazırlanan Haziran 2004 tarihli bir raporda Türkiye'nin, AB’ye 2015 yılında üyeliği durumunda AB-25'in GSMH'sinde binde 1–3 arasında bir artış yaratacağı ileri sürülmektedir. Bu varsayımın üyelikten sonra her yıl için değişmeyeceği öngörüsüyle, Türkiye'nin AB-25'in GSYİH'sine sağlayacağı katkının 2014 yılında düşük senaryoya göre 15,9, yüksek senaryoya göre ise 47,8 milyar Euro tutarında olacağı tahmin edilmektedir

6 Aralık 2008 Cumartesi

EUREKA, endüstriyel Ar-Ge çalışmaları alanında Avrupa piyasasına yönelik bir ağdır.
1985 yılında hükümetler ar ası bir girişim olarak oluşturulan ağ, Avrupa boyutuna sahip yenilikçi ürün veya hizmet geliştirmek üzere, proje üreten iş dünyası, araştırına merkezleri ve üniversiteleri destekleyerek rekabet gücünün artırılmasını hedeflemektedir. EUREKA Ağının üye ve aday ülkelerin de dışında çeşitli ortak ülkelerden 3639 üyesi bulunmaktadır.

EUREKA proje sahiplerinin bilgiye, potansiyel ortaklara ve ulusal fon olanaklarına ulaşmasına yardımcı olmaktadır. Uluslararası bir ağ olan EUREKA'dan destek alan projelerin mali, teknik ve ticari ortak arayışları kolaylaşmaktadır. EUREKA, fikri mülkiyet hakları üzerinde anlaşma sağlandıktan sonra proje ortaklarının işbirliğine giderek yeni pazarlara açılmalarına olanak sağlamaktadır.

EUREKA İş Geliştirme Merkezleri Avrupa'da rekabet gücünün artırılması amacıyla çeşitli tematik alanlarda (bilgi teknolojisi, tıp ve biyoteknoloji, iletişim, enerji, robotbilim) firmaları, araştırma enstitülerini ve üniversiteleri uzun dönemli olarak bir araya getirmekte ve ticari olarak kullanılabilir yeni teknolojiler üretmektedir.

EUREKA Şemsiyeleri ise belirli bir teknoloji veya sektöre odaklanan tematik ağlardan (bilgi teknolojileri, tıp ve biyoteknoloji, çevre, lazer, robot bilim, ulaşım) oluşmakta ve projelerin kendi alanlarında gelişmelerine imkân sağlamaktadır.

EUREKA çerçevesinde, her yıl çevreye en duyarlı projeye Lillehammer ödülü verilmektedir. Lynx Ödülü ise EUREKA projelerine katılan ve önemli bir ciro artışı gösteren KOBİ'ye verilmektedir.

5 Aralık 2008 Cuma

Yenilikçilik Aktarım Merkezi (IRC-Innovation Relay Centre) Ağı 1995 yılında Avrupa Komisyonu tarafından, KOBİ'lere tüm Avrupa pazarına açılma imkânı tanımak, böylece teknolojilerini ithal veya ihraç etme sürecinde destek olmak için kurulmuştur. 1995 yılından beri IRC Ağı, 1000'den fazla firmaya teknolojik işbirliği anlaşmaları imzalamalarında yardımcı olmuştur.

İRC’Ier, gerçekleştirmek amacıyla kendi görev bölgelerinden topladıkları birbirleriyle paylaşarak ya da düzenleyerek teknolojinin uluslararası platformda el değiştirmesine çalışmaktadır. IRC, dünyadaki en büyük teknoloji transfer ağıdır ve 71 merkezden, 250 katılımcı kuruluştan ve 1000'den fazla kişiden oluşmaktadır. IRC Ağı 33 ülkede faaliyet göstermektedir (AB üyesi ülkeler, Bulgaristan, Romanya, Türkiye, İzlanda, İsrail, Norveç, İsviçre, Şili).

IRC ayrıca,
—Teknoloji kazanımı ve teknoloji pazarlaması yardımı
—Teknolojik işbirliği ve uygun ortağın belirlenmesine destek
—Ortak eşleştirmesi ve teknoloji konusunda bir araya getirme amaçlı etkinlikler
—Teknoloji incelemesi ve izlemesi
—Teknoloji ortaklığı anlaşması görüşmelerinde yardım
—Avrupa Birliği, Eureka ve diğer araştırma projelerinin sonuçlarına ulaşma
imkanı
—AB’nin yenilikçilik finansmanı ve fikri mülkiyet hakları destek hizmetlerine
ulaşma olanağı sağlamaktadır.

KOBİ’ler İRC’Ierden bilgi talep edebilmekte, teknoloji arz ve taleplerinden, işbirliklerinden haberdar olabilmekte veya kendilerine ait teknolojiyi piyasaya sunabilmektedir. IRC'Ier, firmalara uluslararası teknoloji transferi'nin her aşamasında danışmanlık yapmaktadır. IRC Ağı'na ait tüm KOBİ bilgileri gizlilik kapsamındadır.

IRC'Ier, CORDIS içerisinde yer alan "Teknoloji Pazarı”nın veri tabanını kullanmaktadır. Teknoloji Pazarı, yeni teknolojilere erişimde iş dünyası, bilim ve toplum başlıkları altında yeni teknolojilerle ilgili bilgi sağlamaktadır.

Yenilikçi Bölgeler Ağı (İRE)
Yenilikçi Bölgeler Ağı (İRE) bölgeler arasında yenilik, strateji ve planların geliştirilip paylaşıldığı bir platformdur. Ağın temel hedefi üye bölgelerin yeni teknolojilere erişimini kolaylaştırarak bölgesel firmaların rekabet güçlerini artırmaktadır.

İRE ağı üye ve aday ülkelerden tüm Avrupa bölgelerine açıktır ve ağa bağlı bulunan yaklaşık 200 bölge mevcuttur. Bölgeler genellikle bölgesel birimler veya bölgesel kalkınma ajansları tarafından temsil edilmektedir.

İRE üyesi bölgelerin büyük bir çoğunluğu, Avrupa Komisyonu'nun katkılarıyla bölgesel yenilik stratejileri geliştirmiştir. Bazı bölgeler çeşitli tematik alanlar Çerçevesinde ağlar oluşturmuşlardır. Ayrıca bölgelerin yenilik ve teknolojiye daha fazla yatırım yaparak bilgi toplumunu oluşturmalarına yardımcı olabilecek bir "Karşılıklı Öğrenme Platformu" oluşturulmuştur.

İRE Ağının verdiği diğer hizmetler arasında bilgi sağlama, uzman sağlama, çalışma gezileri düzenleme, ortak arama, konferans ve çalışanlar düzenleme gibi faaliyetler bulunmaktadır.