11 Mayıs 2008 Pazar

1. FORFAITING

F
orfaiting, genellikle ihracat işlemlerinden oluşan vadeli alacakların, leh darına rücu edilmeyecek şekilde alınması, bir başka ifadeyle, alacağın ıskonto edilerek devralınması, bakiyesinin satıcıya (ihracatçı) ödenmesidir. Ülkemizde, forfaiting İngilizce deyiminin aynen kullanıldığı bu kavramın. Fransızca, hakların başkasına bırakılması (a forfait) deyiminden türetilmiştir.
Forfaiting, ilk kez İkinci Dünya Savaşı sonrasında A.B.D’nin Doğu Avrupa Ülkelerine hububat ihracatında İsviçre bankaları aracılığı ile gerçekleştirilmiş, daha sonra sermaye malları ticaretinde kullanılan, orta vadeli bir finansman yöntemine dönüşmüştür. Faiz oranlarında ve döviz kurlarında son yıllarda önemli dalgalanmaların olması, transfer riskinin artışı, sigorta primlerinin yükselmesi, ihracat kredi sigorta ve garanti şartlarının sınırlayıcı hale gelişi, forfaiting piyasasının gelişmesinde önemli etkenler olmuştur. Tüm gelişmelere rağmen, bankaların sabit faizli bir finansmana yönelmekle muhtemel bazı rizikoları üstlenmeleri, ihtisaslaşmış bir teknik olan forfaiting işlemlerinin yürütülmesinin uzman personel gerektirmesi, forfaiting piyasasına yeni girişleri güçleştirmektedir.

Forfaitingde amaç ödemeler ile ilgili tüm risk ve sorumlulukların forfaiter’e aktarılmasıdır. Forfaitingde satıcı (ihracatçı), gelecekteki alacaklarını hemen nakde çevirebilmektedir, zira aracı (forfaiter) borç aracını uygun bir oranla ıskonto ederek derhal satıcıya ödemekte, dolayısıyla açılan kredi hemen nakde dönüşmektedir. Satıcı, usulüne uygun olarak düzenlenmiş garantisi veya avali verilmiş borç alacaklarını forfaiter’e satınca, işlemle ilgili sorumluluktan kurtulmaktadır. Burada, borç alacaklarından kastedilen, poliçe ve bono (emre muharrer senet)’dur. Diğer taraftan, akreditifler ve defter alacakları (booreceivables) nın da forfaiter’e devredilmesi mümkündür. Ancak, bu işlemlerin mahiyetinin karmaşıklık içermesi, çoğu kez de ihtilaflara yol açması nedeniyle, uygulamada bor alacaklarına poliçe ve bonolar esas teşkil etmektedir.

Forfaitingde borç araçları üzerine verilen garanti ve aval iki yönden önem taşımaktadır. Bunlardan ilki; senetlerin ödenmemesi halinde garanti ve aval aracının kıymetli kağıtların ikinci piyasada yeniden satılmalarını kolaylaştırmasıdır.

1.1. Forfaitingin İşleyişi
Satıcı, yabancı bir alıcıya, malının satışını müteakip alıcıdan poliçe veya bono (lar) almakta, daha sonra bu borç araçlarını bankasına ibraz ederek yazılı değerleri üzerinden belli bir aranla ıskonto ettirmektedir.

Bu işlemde, alıcının bankası ödemeyi şartsız ve gayrı kabili rücu olarak garanti etmekte, satıcının yasal olmayan ödeme talebi, sahte döküm anlar, şartlara uygun olmayan malların alıcıya sevk edilmesi, vb. istisnalar dışında satıcıya başvuru mevzu bahis değildir.

Forfating’de vadeli satışların süresi; altı ay kadar kısa ve on yıl kadar uzun olabilmekle birlikte, uygulamada süreler iki ile beş yıl arasında değişmekte, normal olarak ödemeler altı ayda bir yapılmaktadır. Forfaitingde ödemelerde en yaygın kullanılan para birimleri ABD doları, Alman Markı ve İsviçre Frangı’dır. Forfaiting finansmanı ile yapılan ihracat tutarları; yüz bin ABD doları ile yüz milyon ABD doları arsında değişebilmekte, genellikle uygulamada bir ile beş milyon ABD doları arasındadır.

Forfaitingde satıcı karını, alıcı ise maliyetini önceden bilmektedir. Forfaitingde finansman maliyetleri, çoğunlukla işlemde kullanılan poliçe ve bonoların yazılı değerleri içerisine dahil edilir ve satıcının bankasınca sabit bir ıskonto ile satın alınır. Sözleşmenin süresi, alıcının bankasının ve bu bankanın bulunduğu ülkenin kredi değerliliği, işlemin yapıldığı döviz cinsi, para ve döviz piyasasının genel durumu; ıskonto oranını etkileyen faktörlerdir. Iskonto oranı, sabit oranlı ve verim esaslı ıskonto olmak üzere iki türlüdür. Sabit oranlı iskonto’da (straight discount basis), borç araçları ıskonto edilirken nominal oran kullanılır. Verim esaslı maliyeti ve beklediği karı yansıtır. Satıcı yönünden ise değişen bir şey yoktur, zira satıcı her iki durumda da ıskonto oranını satış fiyatına eklemektedir.

Forfaitingde satıcının ödemesi gereken tek gider, bankasına ödeyeceği, taahhüt ücretidir. Satıcı, ödemeler için barkasından daha işlem tamamlanmadan birkaç ay önce fon ayırmasını talep ederse, taahhüt ücreti tayin edilir. Bankalar, ekseriya altı aya kadar taahhüt ücreti (commitment fee) ödenmesi eğilimindedirler. Bu ücret, çoğu durumlarda, ıskonto edilen borç araçlarının yazılı değerlerinin yıllık %1,2’sine tekabül etmektedir.

Yukarıdaki açıklama çerçevesinde, forfaitingde mekanizmanın işleyişini bir örnekle belirtelim: Satıcı (A); bir milyon A.B.D. doları değerinde bir gemiyi iki yılda dört eşit taksitle, alıcı (B)’ ye satmak için bir forfaiting anlaşması yapmayı müteakip kendi barkası (C-forfaiter) ile temas kurarak altı aylık satış finansmanı için fon ayrılmasını talep eder. Satıcının bankası (C) taahhüt ücretinin yıllık (%1,2) ve satın alacağı bonoların ıskonto oranının Libor (Londra Bankalar Arası Faiz O ranı) maliyetinden (%2) daha fazla olacağını, satıcıya (A) bildirir. Satıcının (A) bu teklifi kabul etmesi üzerine satıcı (A) lehine bankada (C) bir fon tesis edilmiş olur. Satıcı (A), bu masrafları satış fiyatına ekler ve durumu alıcıya (B) bildirir. Alıcı (B) düzenlediği ve barkasınca (D-garantör) garanti edilen dört adet bonoyu satıcıya (A) teslim eder. Satıcı (A), bu bonoları kendi bankasına (C) satarak forfaiting işlemini tamamlamış olur (DİKER, Zeynel, (2000).
1.2. Forfaiting işleminde taraflar
Bir forfaiting işleminde; satıcı (ihracatçı), alıcı (ithalatçı), forfaiter ve garantör olmak üzere dört taraf mevcut olup, bu işlemin taraflara sağladığı avantajlar aşağıda belirtilmiştir(DİKER, Zeynel, (2000).

1.2.1. Satıcı (ihracatçı) yönünden
Forfaiting işleminin satıcıya (ihracatçıya) sağladığı avantajlar ve dezavantajlar aşağıdadır:

1.2.1.1 Avantajlar
Borç araçları (poliçe ve bono), forfaiter (banka) tarafından genellikle sabit bir ıskonto oranı uygulanarak satın alındığından, bu işlem, satıcıya sabit bir finansman olanağı sağlamakta ve satıcı faiz oranlarındaki değişimlerden etkilenmemektedir.

Satıcı, vadeli satışını derhal nakde çevirebildiğinden likiditesini arttırmakta, yeni yatırımlar için finans kaynaklarını serbestleştirmekte ve banka borçlanmasını azaltmaktadır. Diğer taraftan, finansman, forfaiter tarafından satıcıya rücu hakkı olmadan sağlandığından, satıcının ileride bir sorunla karşılaşabilmesi söz konusu değildir.

Satıcı, önceden ithalatçı hakkında istihbarat yapmak, ülke risklerini değerlendirmek, alacağını tahsil etmek vb. zaman tüketici işlerden kurtulur. Zira, bu görevleri forfaiter yükümlenmektedir. Diğer taraftan, forfaiting, satıcının karşılaşması muhtemel ticari riski (alıcının vade sonunda mal bedelini ödememesi), transfer riski (resmi kısıtlamalar sonucu mal bedelinin transfer edilememesi) ve kur riskini ortadan kaldırmakta, dolayısıyla forfaiting işleminde kredi sigortasına ihtiyaç kalmamaktadır.

Satıcı, tüm işlemlerine “forfait” uygulamak zorunda olmayıp, muhtelif ihracat kalemlerinde farklı finansman teknikleri uygulayabilir. Forfaitingde kredi işlemi süratli bir şekilde tamamlanmaktadır. Zira, garantörün, forfaiter tarafından kabul edilebilir (muteber) olması durumunda forfaiting işlemi, birkaç saat içinde sonuçlanabilmektedir.

Forfaiting finansmanı diğer ticari borçlanmaların aksine gizlilik içinde yürütülmektedir. Diğer taraftan, satıcı finansman yükünü bildiği için, bu kabil vadeli bir satışta, finansman yükünü kısmen veya tamamen alıcıya aktarabilmektedir. Ayrıca, bilanço analizi açısından, alacaklar gözükmediği için, satıcı yeni krediler temin edebilme olanağına sahiptir (DİKER, Zeynel, (2000).

1.2.1.2 Dezavantajlar
Satıcı , alıcı ülkenin bono, poliçe, garanti ve aval konusundaki güncel mevzuatını izlemek ve yetirince bilmek, borç araçlarının doğru düzenlenmesini ve garanti edilmelerini sağlamakla yükümlüdür. Ancak uygulamada bu husustaki sorumluluk yine forfaiter’e yüklenmektedir. Diğer taraftan, satıcı, garantörün güvenilir olduğu hususunda forfaiter’i ikana etmekte güçlük çekebilir.

Forfaiting işleminde, forfaiter, tüm riskleri üstlendiği için borç veren diğer kurumlara göre daha yüksek bir marj uygulanmaktadır. Bu nedenle forfaiting finansman yöntemi, diğer finansman yöntemlerine kıyasla daha pahalıdır (GERNİ, Cevat).

1.2.2. Alıcı (ithalatçı) yönünden
Forfaiting işleminin alıcıya (ithalatçıya) sağladığı avantajlar ve dezavantajlar aşağıdadır

1.2.2.1 Avantajlar
Alıcı açısından forfaiting işlemin basit oluşu, hızlı yürümesi ve sabit faizli finansman niteliği taşması önemli avantajlardır. Ayrıca, ödemeler hemen olmadığı için, alıcının bankasındaki kredi sınırının (creditline) tüketilmesi (aval ve garantiler dışında) daha az olacaktır (DİKER, Zeynel, (2000).

1.2.2.2 Dezavantajlar
Aval ve garantilerin alıcının kredi limitini belirli bir ölçüde azaltması, alıcının garanti ücreti ödemesi ve forfaiter’in uyguladığı yüksek majla, alıcı yönünden dezavantajlar olarak sayılabilir. Diğer taraftan, kullanılan borç araçlarının (poliçe ve bono) yasal durumu da alıcı açışından olumsuzluk yaratabilir. Zira, bu borç araçları mutlak bir borç yükleyen soyut belgeler olup, satın alınan mallarla ilgili herhangi bir anlaşmazlık, ödemeyi bağlamamaktadır. Bir anlaşmazlığın ortaya çıkması durumunda, alıcının satıcıdan zararı tazmin etmesini gerektirecek şekilde ödemeleri yasal olarak durdurması mümkün değildir. Bu nedenle, uygulamada, alıcı, herhangi bir anlaşmazlığı belli bir ölçüde telafi edebilme amacıyla sizleşme değerinin belli bir kısmına şartlar koyabilme ve bu kısmı, forfait finansmanı kapsamı dışında tutabilme imkanına sahiptir.

1.2.3. Forfaiter yönünden
Forfaiting işleminin, forfaiter’e sağladığı avantajlar ve dezavantajlar aşağıdadır.

1.2.3.1 Avantajlar
Muamele vesaikinin oldukça basit ve süratle hazırlanabilir mahiyette olma, satın alınan aktiflerin ikincil piyasada kolayca değerlendirilebilmesi alıcı ve satıcı açısından dezavantaj olan yüksek marjlar temini, forfaiter’in avantajlarıdır.

1.2.3.2 Dezavantajlar
Ödemelerdeki bir gecikmede forfaiter, herhangi bir tarafa ödemelerin yapılması konusunda başvuramamaktadır. Bu nedenle, forfaiter, müşterisinin iş yaptığı ülkelerin konuyla ilgili mevzuatını iyi bilmesi gerekmektedir. Garantörün, kredi değerliliğini kontrol etme sorumluluğu da forfaiter’e aittir. Forfaiter, poliçe ve bonoların ödenmesini hızlandırma olanağına sahip değildir. Zira, normal ticari ikraz olmasına rağmen, bono ve poliçelerin yasal özelliği, benzer bir uygulamayı zımnen engellemektedir.

Forfaiter, opsiyon taahhüt dönemleri ile bono ve poliçelerin vade dönemlerinde, tün fon sağlama ve faiz risklerini üstlenmektedir. Bu durum ise, diğer ticari borçlanmalara göre (değişken faiz uygulanmadığı için) çok önemlidir. Forfaitingi işleminde; kur, ülke, ticaret kısıtlamaları vb. risklerin tümü forfaiter’in üzerinde olduğundan, forfaiter riskleri yalma ve hafifletme yolları aramaktadır. Örneğin; kur riskinden kaçınabilmek amacıyla genellikle uluslar arası piyasalarda istikrarlı paralar üzerinden düzenlenmiş senetler, tercih etmekte, transfer riskini önlemek için, risk analizi yanı sıra ülkelere göre dağılan çeşitlenmiş bir portföye yönelerek riski dağıtmaktadır. Büyük tutarlı işlemlerde ise sendikasyon, diğer bir risk önleme tedbiridir. Borç araçlarının (poliçe ve bono) ikincil piyasalarda satılması da alınabilecek tedbirler arasındadır.

1.2.4. Garantör yönünden
Forfaiting işleminin, garantör’e sağladığı avantajlar ve dezavantajlar ise aşağıdadır.

1.2.4.1 Avantajlar
Garantörün, forfaiting işleminde, faiz geliri temin etmesi ve hizmetleri için de ücret alması avantajlarıdır.

1.2.4.2 Dezavantajları
Forfaiting işleminde, garantörün sadece bir dezavantajı olup, bu da granti ettiği borcu mutlak surette ödemekle yükümlü olmasıdır. Garantör, sözleşme ile ilgili herhangi bir anlaşmazlıkta ödemeleri geciktiremez. Garantör, borç araçlarında yazılı tutarları alıcıdan talep etmeye mutlak olarak yetkilidir (TEZER, Hüseyin,1999).

1.3. Ülkemiz Açısından Forfaiting
Türk Ticaret Kanunu’nun 597 inci maddesinin ilk paragrafında, “aksine şart bulunmadıkça ciranta, poliçenin kabul edilmemesinden ve ödenmesinden mesuldür” denilmektedir. Bu ibarenin karşıt anlamı, poliçenin kabul edilmemesinden veya ödenmemesinden cirantanın sorumlu olmayacağı (rücüsuz/without recourse) kaydı konularak ciro yapılmasının mümkün olduğu ve poliçenin bankaca cirantalardan, kendilerine rücu edilmemek üzere ıskonto veya iştira edilmesinde yasal bir sakınca bulunmadığıdır.

Ancak, söz konusu Kanunun 591 inci maddesinde, “keşideci poliçenin kabul edilmemesi ve ödenmemesinden dolayı mesuldür. Keşidecinin, kabul edilmeme halinde kendini muaf tutması caiz ise de ödenmeme halinde mesuliyetten muaf olduğunu gösteren kayıtlar yazılmamış sayılır” hükmü yer aldığı için, satıcı (ihracatçı) alıcı (ithalatçı) üzerine, ödenmeme halinde sorumlu olmayacağı (kendisine rücu edilemeyeceği) kaydını taşıyan poliçe keşide edemez. Bu kısıtlama; bir çok ülkenin yaslarında da aynen geçerlidir.

Forfaiting işleminde ise, alacakların forfaiter’e rücusuz olarak devredilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, banka avaline veya garantisine dayanmayan bir forfaiting işleminde, genellikle poliçe yerine alıcının satıcı lehine düzenlediği bonolar kullanılmaktadır(GERNİ, Cevat).

Ülkemizde yürürlükteki İhracat Rejimi Kararı ve Kambiyo Mevzuatı, ihracat türlerinden birisi olan kredili ihracatta forfaiting uygulamasına imkan vermektedir. Kredili ihracat, mal bedeli dövizlerin, ihracattan sonra normal süreleri aşacak şekilde ödenmesine ve yurda getirilmesine olanak sağlayan bir ihracat şeklidir. Kredili ihracatta, mal bedellerinin, satış sözleşmesinden belirtilen süreler (tüketim malları için iki yıl, diğer mallar için azami beş yıl) içerisinde kalmak kaydıyla Türkiye’ye getirilebilmesi mümkün bulunmaktadır. Ülkemizde kredili ihracat uygulaması uluslar arası bankacılık teamüllerine göre yürütülmekte, yürürlükteki kambiyo mevzuatı hükümleri çerçevesinde; ihracatçılar ve yetkili bankalar, mal bedeli dövizlerin satış sözleşmeleri de yazılı süreler dahinde ülkemize getirilmesi için gerekli tedbirleri almakta yükümlüdürler.

Kredili ihracatta; mal bedeli dövizlerin taksitleri için (yurt dışındaki güvenilir bir bankanın vereceği teminat, garanti ve kontrgaranti veya aval karşılığında) konvrtibl döviz cinsinden alıcı tarafından bir borç senedi düzenlemektedir. Mal bedelini vadesinden önce tahsil etmek isteyen satıcının, bu borç senedini, yetkili bir barka aracılığı ile yurt dışında bir muhabir bankaya veya muhteber bir kredi kuruluşuna veya yurt içindeki bankalara, iskono ettirmesi mümkündür. Mal bedeli dövizlerin alışının yapılmasında borç senedi üzerinden döviz alım belgesi, ıskonto faizi ve diğer giderler için döviz satım belgesi, düzenlenerek, ihracatçıların, kredili ihracat’ta forfaiting işleminden yararlanarak, finansman sağlamalarına olanak sağlanmış bulunmaktadır.

2. FACTORING
Factoring, kredili satış yapan firmaların bu satışlarından doğan alacakların (genellikle 90-120 gün vadeli ) factor veya factoring olarak adlandırılan finansal kuruluşlar tarafından satın alınmasıdır. Alacağını, tahsil edememesi halinde, factor’ün, ihracatçıya rücu hakkı yoktur.

Factoring, forfaiting gibi, kredili satışlarda alacak haklarının bir başkasına (factor veya factoring) devredilmesi işlemi olup, kapsamı forfaiting’e göre daha geniştir. Alacakların satın alınması yanında, kredili satışla ilgili alacakların izlenmesi ve muhasebesinin tutulması, kredi riskinin karşılanması satıcıya avans verilmesi, bilgi toplanması ve piyasa araştırmalarının yapılması factor’ün yükümlülüğü altındadır.

Factoring işlemi ilk kez 14. yüzyılda İngiltere’de yün mamulleri ticaretinde görülmüş, A.B.D.’de 1830’larda İngiltere’den yapılan tekstil ithalatında uygulanmaya başlamış, daha sonraları imal çeşiti artmıştır. 1960 yılından itibaren factoring hizmetleri yaygınlık kazanmıştır. Gelişmiş ülkelerde yaygın olarak uygulanan bir finansman tekniği olan factoring, gelişmekte olan ülkelerde de kullanım alanı bulmaktadır (TEZER, Hüseyin,1999).

Factoring hizmetini sunan kuruluşlar, genellikle bankaların ve diğer finansal kuruluşların ortak veya bağlı kuruluşları veya bazı bankaların ayrı birer departmanıdırlar. Zira, factoring’de büyük sermaye, uzaman personel ve geniş bir muhabirlik ağı zorunludur. Dolayısıyla, (merchant banks) bankalardır. Tamamen bağımsız factoring kuruluşlarının adedi fazla değildir.

2.1. Factoring’in işleyişi
Factoring işlemi, satış yapan bir firmanın bir factoring (factor) kuruluşuna başvuruluşuyla başlar. Firmanın faaliyeti ve müşterileriyle ilgili bilgileri değerlendiren factor, firmanın kredi değerliliğini uygun görürse, bu firmanın alacaklarını bir sözleşme çerçevesinde kısmen veya tamamen (mal ve ülke bazında) devir alır. Daha sonara, satıcı firma, alacak sentlerini ve sevk belgelerini, alacağın devrini tevsik eden bir “form” ile factore verir. Bu formun factor ve satıcı tarafından imzalanmasıyla factoring işlemi tamamlanmış olur.

Factoring işleminde dört taraf bulunur. Bunlar, satıcı (ihracatçı), factor diye adlandırılan finans kuruluşu, alıcı (ithalatçı) ve istihbarat ve tahsilatı yapacak olan muhabir factor’dür (GERNİ, Cevat).

Factoring ile ilgili olarak taraflar arsında yapılan sözleşme çerçevesinde;
-factor’e zamanla kredi değerliliği düşen firmaları kapsam dışına çıkartması ve borçlanma limitlerini düşürmesi yetkisi verilebilir.

-satıcı (ihracatçı), mal bedellerini factor’den vadesinde veya vadesinden önce alabilir.
-alıcının (ihracatçı), satıcının (ihracatçının) kusurlu halleri dışında, borcunu ödememesi durumunda kredi riskini factor üstlenir.
-satıcının (ihracatçı) factoring kuruluşunun onayı dışında yapacağı satışlar kapsam dışı bırakılır.
Foctoring işleminin maliyetini, komisyon ve faiz (ıskonto) oluşturmaktadır. Komisyon, kredi riski ile diğer factoring hizmetleri karşılığı satışların %3’üne kadar alınan bir ücrettir. Faiz ise, vadesinden önce ödenen satış bedellerinden genellikle uluslar arası piyasadaki faiz oranı civarında uygulanan ıskonto oranıdır (TEZER, Hüseyin,1999).
Factoring işleminin uygulanmasında, genellikle, satışların % 80”i hemen, geri kalanı ise vade bitiminde alıcıdan tahsil edildikten sonra ödenmektedir.

2.2. Factoringin Yararları
Bir factoring işleminin satıcı ve factoring kuruluşuna sağladığı avantajlar aşağıda belirtilmiştir.

2.2.1. Satıcı (İhracatçı) Yönünden
Mal bedelini tahsil edememe riskini factor’e devreden satıcı, yurtiçi ve yurtdışı pazarlarını genişletebilme imkanını elde etmekte, alıcılara vade tanıyabileceği için rekabet gücünü arttırabilmektedir. Factoring işlemi sayesinde, satıcı açısından mal mukabili ödeme şekli kolaylaşmakta ve güvenli bir hale gelmektedir.

Mal bedelinin vadesinde önce tahsil edilebilmesi sonucu satıcının şirket bilançosu daha nakit hale gelmektedir. Diğer taraftan, satış muhasebesi ve defter kayıtlarının yapılması gerekmediği için şirketin idari giderleri düşmekte ve yöneticilerin zamanları artmaktadır. Böylece, şirket yöneticileri, alacaklarının tahsilatı ve kredilerinin kontrolünü düşünmekten kurtulmakta, nakit akış önceden belirlediği için geleceğe dönük verimli ve güvenilir planlar yapabilmektedir (TEZER, Hüseyin,1999).

2.2.2. Factor yönünden
Factoring kuruluşu, bu işlemden komisyon ve faiz geliri temin etmektedir. Diğer taraftan, çalıştığı firma ve müşterileri ile ilgili değerlendirmeleri sonucu factor, geniş bir bilgi birikimine sahip olmakta ve bu bilgileri diğer faaliyetlerinde kullanabilmektedir. Ayrıca, iş yaptıkları firmalar üzerinde etkilerinin zamanla artması nedeniyle factor (şayet bağlı olduğu bir banka varsa, bu bankanın) müşteri hacmini genişletebilmektedir.

2.3. Factoring Çeşitleri
Factoring işlemleri, yapıldıkları yere ve bazı özelliklerine göre başlıca dört grupta toplanmaktadır.

2.3.1. Yerel Ve Uluslar Arası Factoring
Yerel (domestic) factoring; tüm tarafların (alıcı, satıcı ve factor) aynı ülkede olması durumunda yapılan bir factoring işlemidir. Alıcının, yabancı bir ülkede olması halinde uluslar arası factoring söz konusudur. Her iki tip factoring’de mekanizma aynıdır. Ancak, uluslar arası factoring’de, alıcının (ithalatçının ödemeleri yaptığı muhabir bir kuruluş da barka, factor’un şubesi veya arcı durumunda başka bir factor) devreye girmektedir.

2.3.2. Açık ve Gizli factoring
Faturalara alıcı olarak doğrudan factor kuruluşun yazılması hali açık (disclosed) factoring olarak adlandırılır. Gizili (undisclosedconfidential) factoring’de ise işlemler factor tarafından, fakat tamamen satıcı adına yürütülür.

2.3.3. Geleneksel Ve Zahiri Factoring
Factoring kuruluşunun normal riski yüklenme ve finansman fonksiyonu geleneksel (old-line) factoring’tir. Eğer facor hiçbir riski yüklenmiyor ve sadece idari işler (para tahsilatı vb.) yürütüyorsa, o zaman zahiri (recourse) factoring söz konusudur. Uygulamada, çoğunlukla geleneksel factoring kullanılmaktadır.

2.3.4. Vadeli Ve Iskontolu Factoring
Iskontolu (discounting) factoring, alacakların vadesi gelmeden önce fatura bedellerinin belirli bir oranla ıskonto edilmesidir. Vadeli (maturity) factoring’de, satıcı, factor’den aylık kredili satışların ortalama vadesi üzerinden ay sonlarında toplu tahsilatta bulunur. Dolayısıyla vade öncesinde bir kredi söz konusu değildir.

2.3.5. Ülkemiz Açısından Factoring
Son yıllarda bankacılık sistemimizdeki önemli değişme ve gelişmelerin yanı sıra uluslar arası nitelikteki bankların Türkiye’de şube açmaları ve bu bankaların ihtisas bankacılığı eğilimlerinin giderek artışı, ayrıca bankalar arası rekabetin yoğunlaşması sonucu, bankalar müşterilerine yeni hizmetler sunmaya başlamışlardır. Leasing, forfaiting, factoring, tüketici kredileri ve kredi kartları söz konusu hizmetler arasındadır.

Factoring, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de özel bir yasal düzenlemeye tabi tutulmamıştır. Factoring kavramı bir finans tekniği olarak ülkemiz bankacılık terminolojisine 1980 yılında girmesine rağmen, bu konudaki uygulamalar 1980’li yılların sonunda başlamıştır.
Ülkemizde factoring’e ilişkin özel bir yasal düzenleme mevcut olmayıp, bu finansman tekniği genel olarak Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk kuralları çerçevesinde yürütülmektedir. Uygulamada factoring işlemleri, factoring sizleşmesine tabidir ve Borçlar Kanunu’nun 162-167 inci maddelerin de düzenlenen alacağın temlikine ilişkin hükümler çerçevesinde yürütülmektedir (GERNİ, Cevat).

Ülkemizde kurulmuş bulunan factoring şirketleri; ihracat ve ithalat işlemlerinden doğan alacak haklarının devralınması, takip ve tahsil edilmesi, alacaklarını factoring şirketine devreden firmaların her türlü muhasebe işlemlerinin ve gerekli organizasyonlarının, dış ticaret ve kambiyo mevzuatına uygun olarak, yapılması ile yükümlüdür.

Ülkemizde, bankalarca veya özellikle factoring işlemleri yapmak üzere kurulan şirketler tarafından yapılan factoring işlemlerinin yürürlükteki, aşağıda belirtilen, mevzuat ile yakın ilişkisi mevcuttur (TEZER, Hüseyin,1999).

2.3.6. Türk Ticaret Kanunu
Türk Ticaret Kanunu’nda factaring işlemlerine ilişkin herhangi bir hüküm mevcut değildir. Satıcıların faturaya bağlı alacaklarının devir ve temliki, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan “alacağın temliki hükümleri”ne tabidir.

2.4. Borçlar Kanunu
Borçlar Kanunu’nun 162-167 inci maddeleri alacağın temlikine ilişkin hükümleri içermektedir. Ayrıca, bu Kanun’un 162 inci maddesinde “kanun ve akit ile veya işinin mahiyeti icabı olarak rehin edilmiş olmadıkça borçlunun rızasına bakılmaksızın alacaklının, alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebileceği” hükmü yer alır. Borçlar Kanunu’nun yukarıda belirtilen maddelerinden, alacağın nasıl temlik edileceğine ilişkin açıklamalar bulunmaktadır. Bunlar, devredilebilir alacağın olması, temlik işleminin yazılı ve sözleşme şeklinde yapılması ve tarafların medeni hakları kullanma ehliyetinin olması şeklinde özetlenebilir.

2.4.1. Bankalar Kanunu
Bankalar Kanunu’nda factoring işlemlerine ilişkin bir hüküm mevcut değildir. Factoring şirketinin müşterine verdiği avansın kredi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre; factoring hizmetlerinin alıcıya açılan bir kredi olması ve satıcıya rücu edilmesi nedeniyle, factoring Bankalar Kanunu yönünden alıcıların lehine açılmış gayri-nakit bir kredi olarak değerlendirilmektedir. Bir diğer görüş ise; belli bir alacak karşılığı olarak verilen avansın kredi işlemi olarak değerlendirilmesi yönündedir. Sözkonusu avansın verilmesi için karşılık gösterilen alacak kredi işleminde oldu gibi teminat amacıyla verilmemiştir. Bunun sebebi, henüz doğmamış alacaklar için fatura üzerinden avans verilmiş olmasıdır.

Diğer taraftan, verilen avans, malını satan müşteri açısından vadesinde önce çekilen parasıdır. Burada da ıskonto esasına dayalı kısa vadeli kredi işlemine benzer bir uygulama ortaya çıkmaktadır. Factoring işleminin kredili olarak kabul edilmesi Bankalar Kanunu’nun kredilere ilişkin hükümlerinin uygulanıp uygulanmaması bakımından önem arz etmektedir.

2.4.2. Kambiyo Mevzuatı
Yürürlükteki kambiyo mevzuatı hükümlerine göre, ihraç edilen malların bedelinin süresinden yurda getirilerek, bankalar ve özle finans kurumlarına satılmasından ve ihracat hesabının süresinde kapatılmasından ihracatçılar sorumludur. Diğer taraftan, ihracata aracılık eden, ihracat bedelleri hesaplarına geçen ve gümrük idarelerince kendilerine gümrük beyannameleri gönderilen bankalar ve özel finans kurumları, ihracat bedellerinin yurda getirilmesini ve satışın yapılmasını izlemekle yükümlü kılınmıştır.

Alacak, alacak hakkının satın alınması suretiyle ticari riskin faktör kuruluşlarınca üstlenmesi halinde, ihracat bedellerinin üstlenilen risk oranında yurda getirilmesinden bu kuruluşlar sorumludurlar.

İhracatçının, ihracat bedelini, factoring işlemine tabi tutması halinde, ihracat bedeli, factor kuruluş tarafından ihracatçıya ödeneceğinden, daha sonra ihracat bedelinin yurda getirilememesi durumunda, ihracatçı yönünden mal bedelinin yurda getirilmesi yükümlülüğü bulunmamaktadır. Zira, ihracatçı factor kuruluşça alacağın devralındığına ilişkin bir belgenin aracı bankaya ibrazı üzerine ihracat hesabının kapatılmasına ilişkin sorumluluk, ihracatçıdan factor kuruluşa intikal etmektedir.

İhracat factoring işleminin gerçekleştiren factor kuruluşun aldığı ücret ve komisyon nedeniyle, ihracat bedelinin tamamının yurda getirilmesi söz konusu olmadığı gibi, factoring masraflarının ihracat bedelinden indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

3. LEASING
Leasing kavramı, zenginliğin, bir mala sahip olma yolundaki geleneksel düşüncenin, çağımız ekonomik anlayışına uyun olarak zayıflaması neticesinde ortaya çıkmıştır. Zira, asırlar boyunca insanlar varlıklarını devam ettirebilmek için mal edinmek yoluyla güçlü olmak zorunluluğu hissetmişlerdir. Böylece, mülkiyetin zenginliğe, zenginliğin de güce yol açtığına inanmışlar, dolayısıyla tüm gayretlerini daha çok mal edinmeye yönelmişlerdir.

Günümüzde, verimliliğin, yani üretim yolu ile kar teminin esas alınması, zenginliğin giderek mülkiyete bağlı olduğu düşüncesinin zayıflamasına yol açmıştır. Daha çok üretim daha çok kar sloganı ile davranan günümüz müteşebbisleri mala sahip olma olgusunun yalnız başına yeterli olmayacağının, üretim yoluyla kar elde etmenin daha geçerli olacağına inanmaktadırlar.Böylece şirketler ağır maddi yükler altına girmeden teknolojiden yararlanabilme ve de üretimlerini arttırabilme imkanına sahip olabilmektedir.

Kullanım hakkının devri, finansman kolaylığı ve gecikmeksizin teknolojik gelişmeler uyum sağlama, yatırım mallarının mülkiyetine sahip olunmasından daha elverişli bir yol olarak ortaya çıkmaktadır. Leasing kavramının özünü bir yatırım malının kullanım hakkının devri oluşturmaktadır.

Leasing’in bir çok tanıları arasında en açık ve kabul görmüş olanı “European Leasing Association” tarafından yapılan tanımdır. Bu tanıma göre; leasing, belirli bir süre için kiralayan ve kiracı arasında düzenlenen, üreticiden, kiracı tarafından seçilip, kiralayan tarafından satın alınan malın, mülkiyetinin kiralayanda, kullanımını ise kiracıda bırakan bir anlaşmadır.

Leasing’de kiralayan kira konusu malın üreticisi olabileceği gibi (dolaysız leasing), uzmanlaşmış bir mali kuruluş da olabilir (dolaylı leasing). Bağımsız kiralama şirketleri, kiralamak ve satmak amacıyla sürekli mal bulundurmamakta, kiracının isteği üzerine ilgili malı satın almaktadırlar.

Leasing’e konu olan mallar, genellikle orta ve uzun vadeli kredilerle temin edilebilen yatırım mallarıdır. Diğer taraftan; lisans, patent ve marka vb. haklarda kiralamaya konu olabilmektedir. Günümüzde, hava ve karayolu taşıtları, sanayi makinaları ve teçhizatı, tıbbi teçhizat, büro teçhizatı, bilgisayar ve mobilya vb. alanlarda leasing uygulaması yapılabilmektedir.

3.1. Leasing Türleri
Leasing’in ilk kullanımında günümüze kadar uzanan uygulamaları sonucu farlı bakış açılarından muhtelif tanımları yapılmış olup, genel sınıflandırmalar dışında bazı ülkelere has leasing tanımları dahi olmuştur. Söz konusu sınıflandırmalar, kiracı ve kiralayan, coğrafi konum, kiralanan malın niteliği ve üretici, sözleşme süreci ve sözleşmenin düzenlediği ülke, kira konusu mala ilişkin geri ödemeye bağlı olarak leasing türleri aşağıda belirtilmiş bulunmaktadır.
1- Kiracı ve kiralayanın aynı veya farklı ülkelerde bulunmaları yönünden leasing sözleşmeleri iki gurupta toplanmaktadır.

3.1.1. Yurtiçi kiralama (Domestic leasing)
Aynı ülkede bulunan kiracı (yatırımcı) ile kiralayanın (finansal kiralama şirketi) herhangibir menkul veya gayrimenkulun kiralanması işlemini gerçekleştirmek üzere bir sözleme yapmaları, yurt içi kiralamadır. Bu tür kiralama türünde, kiralama işlemi söz konusu ülkenin yasaları çerçevesinde, yapılmaktadır.
Yurtiçi kiralana, finansal kiralama şirketlerince ülkemizde veya başka bir ilkeden (kesin ithal yoluyla) ve sadece finansal kiralama amacıyla temin edilen yatırım mallarının, Türkiye’deki kiracılara kiralanması işlemidir. Burada esas olan kiracı ve kiralayanın aynı ülkede olmasıdır. Kiralanan makine ve teçhizatın başka bir ülkede üretilmesi’de yapılacak kiralama işlemleri ülkemizde ancak bu Kanun’a göre izin alınarak kurulmuş şirketler ve bunların şubeleri tarafından yapılabilmektedir.

3.2. Uluslararası Kiralama (Cross-border leasing)
Uluslar arası kiralama işleminde, kiracı (yatırımcı) ile kiralayan (finansal kiralama şirketi) farlı ülkelerde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, uluslar arası kira sözleşmesine taraf olan kiralayan, kiracının ülkesi dışında, kendi ülkesinin hukukunun uygulayabilmektedir.

Söz konusu kirala türünde, farlı ülkelerin sağladığı bazı imkanlardan yararlanılarak daha uygun koşullarda kiralama işlemi yapılabilmektedir. Zira ülkelerin vergi, yatırım ve teşvik düzenlemeleri birbirlerinden farklılıklar arz etmektedir. Kiracı ve kiralayanın kendi ülkelinde yatırımcı kabul edilmeleri ve yatırım indirimi ve teşviklerden ayrı ayrı yararlanabilmeleri imkanı, uluslararası kiralama türünü cazip hale getirmiştir.

Uluslar arası kiralamada, kiralama süresi, kiralanacak malın kazanç değeri ve ekonomik kullanma süresine göre saptanmaktadır. Amaç, işletme kiralamasında olduğu gibi yatırımcının ilgisini sürekli kullanım hakkına yönetmek ve orta vadeli sabit ödemelerle yeni bir seçenek sunmaktadır. Genel olarak 3 ila 6 yıl olan sözleşme süreleri, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nda 4 yıl olarak belirlenmiştir.

2- Finansman amacı sözleşme süresi ve sözleşmenin bozma açısından aşağıdaki ayrım yapılmamıştır.

3.2.1. Finansal Kiralama (Financial lease)
Finansal kiralama, makine ve teçhizatın mülkiyetinin kiralayanda kalması şartıyla diğer kullanım haklarını ve doğabilecek riskleri kiracı üzerinde bırakan bir kirala türüdür. Finansal kiralamada üç taraflı bir anlaşma söz konusu olup, bu sistemin mekanizması aşağıdaki şekilde işlemektedir.

-Birinci aşama: Kiracı kiralayacağı malı seçer, fiyat ve teslim şartları hususunda üretici ile anlaşır.
-İkinci aşama: Kiracı bir leasing kuruluşu ile ilgili malın satın alınıp kendisine kiralanması için anlaşma yapar.
-Üçüncü aşama: Leasing şirketi malı satın alır ve kiracıya teslim eder. Kiracı malı kullanırken kira ödemelerini periyodik olarak yerine getirir.
Finansal kiralamanın temel özellikleri aşağıda belirtilmektedir.
-Kiralama anlaşması belirli bir ilk dönem sona ermeden feshedilemez.
-Kiracı, kiraladığı malı amacı dışında kullanamaz. Bunu temin için leasing kuruluşu her zaman kontrol hakkına sahiptir.
-Kiralanan malın kiracı tarafından bir başkasına kiralanması, devredilmesi veya malda değişiklik yapılması kiralayanın müsaadesine bağlıdır.
-Kiralayan, genellikle malın sade bedelini ödemekte, teslim ve sonrası masraflar (nakliye, montaj, tamir, bakım vb.) kiracıya aittir.
-Kira miktarı, kiralayanın karı ile kira süresince malın bedelinin ödenmesini sağlayacak değerdedir.
-Kiracı, kira dönemi sonunda yeniden kiralama, kiralanan malın satışından pay alma veya önceden belirlenen değer üzerinden malı satın alma haklarına sahip olabilir.
-Leasing konusu mal ile ilgili vergi vb. yükümlülükler kiralayan tarafından karşılanır.
Finansal kiralama genel anlamda orta vadeli bir finansman yöntemidir. Bu kiralama türünün diğer bir özelliği de, kiralama süresinin kiralanan malın ekonomik ömrüne eşit olmasıdır.

3.2.2. İşletme Kiralaması (Operating leasing)
İşletme kiralaması, genel olarak iki tarafın bulunduğu, kısa süreli ve kiralama süresinin önceden haber verilerek iptalinin mümkün olduğu bir kiralamadır. En belirgin özelliği kısa vadeli oluşudur. İşletme kiralamasında belirlenen süreden önce kiralayana ihbarda bulunularak sözleşmeyi feshetme imkanı vardır. İşletme kiralaması, hızlı bir şekilde teknolojiyi yenileme ve modern ürünleri kullanmaya imkan veren, oldukça esnek bir kiralama türüdür. Esasen, kiralayan şirket çoğunlukla kira konusu makine ve teçhizatı kendisi imal etmektedir. Leasing şirketleri bilgisayar ve fotokopi vb. makinaların kiralanmasında bu sistemi uygulamaya yönelmişlerdir.

İşletme kiralamasında, makine ve teçhizatın teslim, montaj ve teknik desteği genellikle kiralayanın üzerindedir. Bakım masrafları ise ya leasing sözleşmesine dahildir veya ayrı bir sözleşme ile düzenlenmektedir. Teçhizatın aşınması, eskimesi ve teslim anındaki fiyat riski kiralayana aittir (ERDEMOL,Haluk).

3.3. Diğer Kiralama (leasing) Türleri
Tarafların durumu, kiralama konusunda yüklenilen sorumlulukları ve elde edilen avantajlar yönünden yapılan sınıflandırmalar sonucu ortaya çıkan diğer kiralama türleri aşağıda belirtilmiştir:

3.3.1. Tam Ödemeli Kiralama (Full payecut lease)
Tam ödemeli kiralama, kiralayanın kiracı ile düzenlediği sözleşmeye uygun olarak, sadece kira bedelleri toplamının kira konusu malın satın alma bedeli, yapılan yatırımın finansman maliyeti, yönetim ve diğer giderlerini karşıladığı ve kiraya veren uygun bir miktarda getiri sağladığı kiralamadır.

3.3.2. Tam Ödemesiz Kiralama (Non pay-out lease)
Tam ödemesiz kiralama, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin iptal edilemeyen dönemi içindeki kira bedelleri toplamının, kiralanan malın kiralayana maliyetini karşılamadığı kiralamadır.

3.3.3. Doğrudan Kiralama (Direct elase)
Doğrudan kiralama, kiralayanın, yatırım kendi ürettiği mal veya kendi fonlarıyla finanse ettiği, bir kiralama türüdür.

3.3.4. Dolaylı Kiralama (İndirect lease)
Dolaylı kiralama, kiralayanın kendi kaynakları ile finanse edemediği büyük yatırım projelerini, borç olarak finanse etmesidir. Kaldıraçlı kiralama (leveraged lease) adıyla da anılan bu tür kiralamada; genellikle kiralayan, kira konusu malın % 20’sini kendi kaynaklarından sağlamakta olup, kiralanan mal, borca teminattır.

3.3.5. Net Kiralama, Brüt Kiralama (Net lease/Brut lease)
Kiralama konusu makine ve teçhizatın bakım, onarım, sigorta vb. tüm giderlerin kiracıya ait olması net kiralama, söz konusu giderlerin kiraya veren tarafından yüklenilmesi ise brüt kiralamadır.

3.3.6. Satış ve Geriye Kiralama (Sale and leasi-back)
Bu tür leasing’de kiracı sahibi olduğu makine ve teçhizat önce bir leasing şirketine satar, daha sonara bunu tekrar kiralar. Burada amaç, mülkiyet nedeniyle vergi yükümlülüğünden kaçınmak veya nakit sıkıntısını gidermektir. Zira, kiracı elindeki malı nakde çevirip, daha sonra taksitli ödemelerde bulunacaktır.

3.3.7. Lesing’in Avantajları ve Sakıncaları
Belirli bir varlığı satın almak yerine kiralamanın (leasing) çeşitli avantajları yanı sıra her finansman yönteminde olduğu gibi riskli yönlerinde söz konusudur.

3.3.8. Leasing’in avantajları
-İhtiyaç duyulan malı satın almak için yeterli finansman temin edilemediği zaman leasing (kiralama) bir çözüm olmaktadır. Zira, yatırım projesinin tümünü finanse eder ve eldeki fonlar başka alanlarda serbestçe kullanılabileceği için, firmaların finansman kapasiteleri artar.
-Kiralama sözleşmesi, sözleşme süresince feshedilemediğinden, firmalar için leasing sürekli ve istikrarlı bir finansman yöntemdir. Ayrıca, leasing’in uzun süreli borçlanma özelliği enflasyona karşı korunma sağlamaktadır.

- Bazı işkollarında satın almanın, bazı bürokratik engellerle karşılaşmaması için leasing en kısa bir yoldur. Ayrıca, leasing’de teknolojik ilerlemeyi izleme imkanı doğmaktadır.
-Leasing bilanço dışı bir işlem olduğu için pasifte borç, aktifte sabit kıymet olarak gözükmediğinden, bilançonun borç/öz kaynak dengesi bozulmamakta ve aktif karlılığı artmaktadır.

-Kira bedellerinin tamamı ait oldukları devrede gider olarak gösterildiğinden, yatırımcıya vergi avantajı sağlanır.

-Genellikle, leasing sözleşmesi sonunda makine ve teçhizatın mülkiyeti sembolik bir bedelle kiracıya devredilir.

-Kiracı şirketin iflası halinde, leasing yoluyla finanse edilmiş mallara el konulamaz. Böylece, yatırımcı üretime devam edebilirken, borçlarını ödeyebilmesi de kolaylaşır.

3.3.9. Leasing’in Sakıncaları
-Leasing anlaşması eğer satın alma tercihli değilse, bu durum kiracı için bir dezavantaj sayılabilir. Zira, kiracı, kredi kullanım süresi sonunda malı bir başkasına satarak finansman giderlerinin bir kısmını karşılayabilir.

-Leasing’de, kiralanan malın dönem sonu değerinin belirlenmesinde zorluk çekilebilir. Bu durum özellikle teknolojisi hızla yenilenen mallarda (bilgisayar vb.) görülür.
-Leasing anlaşmaları genellikle uzun vadeli olduğu için, leasing kuruluşu kendi faaliyetinin kaynak akışı (zira, banka kaynakları kullanıldığında değişken oranlı finansman söz konusudur) ile sabitleştirilmiş gelirleri (kira ödemeleri) arasında dengeyi sağlamada sorunlarla karşılaşabilir.
-Kur riski taraflar açısından daima mevcuttur. Ancak, kur riskine karşı çeşitli koruma teknikleri (döviz ve para piyasası araçları ile) uygulanarak bu risk telafi edilebilir.

-Gelişmekte olan ülkelerde genellikle satın alınan yatırım malları ithalatı çeşitli gümrük vergi muafiyetleri ve indirimlerden yararlanmaktadır. Halbuki, kiralama söz konusu olduğunda normal mal ithalatı yükselecektir. Ancak, bu sonuç, çoğu zaman kiralama, geçici ithalat gibi görülerek ortadan kaldırılabilmektedir.

3.4. Türkiye’de Finansal Kiralama
Finansal kiralama (leasing) kavramı, ülkemizde mali piyasalar sektörüne, ilk kez 1985 yılında Finansal Kiralama Kanunu (No:3226) ile yasal düzenlenmesi yapılarak girmiştir. Uluslar arası rekabete açılan bankalarımız müşteri taleplerini karşılayabilmek için yeni finansman tekniklerinin ülkemize getirilmesinde önemli rol oynamışlardır. Zira, ülkemizde kurulmuş bulunan finansal kiralama şirketlerinin çoğunluğunu banka ortalı şirketler oluşturmaktadır. Bu husus, Türk bankalarının mali sektörde önemli bir paya sahip oluşundan kaynaklanmaktadır.
Ancak, finansal kiralama şirketlerin öz kaynaklarının yetersizliği, orta vadeli fon temininde güçlük çekmeleri, yüksek oranlı enflasyon ve yüksek kredi faizleri nedeniyle, kiralayan ve kiracıların sözleşmelerini dört yıllık olarak düzenlemelerine rağmen genelde ödeme dönemleri iki-üç yılı aşmamaktadır. Finansal Kiralama Kanunu’na göre yapılan kiralama işlemlerinde üç tip kiralama sözleşmesi yapılabilmektedir.

3.4.1. Yurtiçi Kiralama İşlemleri (Domestic leasing)
Yurtiçinde yapılacak finansal kiralama işlemleri, 3226 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde kurulan şirketler ve bu şirketlerin şubeleri aracılığıyla yürütmektedir. Bu şirketler finansal kiralama işlemleriyle doğrudan ilgili olmayan faaliyetlerde bulunmazlar. Bu nedenle kalınma ve yatırım bankaları dışında kalan barkalar doğrudan finansal kiralama işlemi yapmamakta ancak kurulacak finansal kiralama şirketlerine ortak olabilmektedirler.

Diğer tarftan, Özel Finans Kurumları Hakkında Kararnameye (83/7506 sayılı) ilişkin Tebliğ ile bu kurumların faaliyet konuları arasında leasing (kira akdi)’de belirtildiğinden, bu kurumlar izin almak kaydıyla (Hazine Müsteşarlığı’ndan) finansal kiralama yapabilmektedirler. Finansal kiralama şirketleri ve mevzuat gereği finansal kiralama işlemi yapılabilen şirketler, 3226 sayılı Kanunu’nun yürürlüğe girmesini müteakip 1987 yılında itibaren yurtiçi kiralama işlemlerine başlamışlardır. Söz konusu Kanunu’nun yayımlanmasını takiben ülkemizde finansal kiralama işlemleri hacmi giderek artmış bulunmaktadır (ERDEMOL,Haluk).

Yurtiçinde faaliyette bulunan finansal kiralama şirketlerinin 1995 yılında sek törel bazda yaptıkları işlemler sırasıyla; inşaat makinaları, kara, deniz ve hava ulaşım araçları, bilgisayar ve büro makinaları, tekstil ve basım makinaları, tıbbi cihazlar ve gayrimenkul üzerinden yoğunlaşmıştır.

3.4.2. Yurtdışından Yurtiçine Yapılan Kiralama İşlemleri (İnternational leasing)
3226 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişiler (kiracılar) yurtdışında yerleşik finansal kiralama şirketleriyle sözleşme düzenleyerek yurtdışından finansal kiralama (cross-border) işlemleri yapabilmektedirler. Yurtdışından yapılan kiralama ile yatırımcı firmalar ihtiyaç duydukları çeşitli makine ve teçhizat alanlarında doğrudan büyük nakit çıkışı yapmadan en az dört yıllık süre içinde yatırımlarını yabancı kaynak olarak finanse edebilmektedirler. Uluslar arası kiralama diye de tanımlanana yurtdışı kiralama talepleri, Finansal Kiralama Mevzuatı çerçevesinde, Hazine Müsteşarlığı tarafından incelenmekte ve sonuçlandırılmaktadır. Yurtdışından yapılan kiralamanın ülkemizin ithalat ve ihracat politikaları yanı sıra kredi politikasıyla kayından ilişkisi bulunmaktadır. Zira, yurtdışından kiralamada iki ülkenin vergi avantajlarından yararlanma, teşvik ve yatırım indirimi ve uygun faiz oranlarından istifade edebilme imkanları bu kiralama türünü yurtiçi kiralamaya kıyasla daha çekici hale getirmiştir. Nitekim, cross-border kiralamaların bedeli 1986 yılında 3,3 milyon dolar iken 1995 yılında 667 milyon dolara yükselmiştir.

Yurtdışından yurtiçine 1995 yılında sek törel bazda kiralamanın tamamını hava ulaşım araçları oluşturmuştur. Uçak, helikopter vb. araçların kiralanarak kullanılması tüm ülkelerde yaygınlaşmıştır. Ülkemizde de resmi ve özel hava yolu kuruluşları, giderek artan yolcu ve yük taşıma taleplerini karşılayabilmek için satın alma yerine, genellikle finansal kiralamayı tercih etmektedirler.

3.4.3. Yurtiçinde Yurtdışına Yapılan Kiralama İşlemleri (International leasing)
Finansal kiralama işlemlerinde ortaya çıkan gelişmeler ve finansal kiralama şirketlerinin talepleri göz önüne alınarak 1988 yılı sonundan itibaren yurtiçinden yurtdışına yapılacak kiralama işlemlerine dair mevzuat değişiklikleri yapılmıştır. Ancak, kiralama şirketlerinin özkaynak ve sermaye yetersizlikleri yanı sıra yurtiçi kiralama talebinin yeterli ve doyurucu olması nedeniyle yurtdışına kiralama işlemi, ülkemiz finansal kiralama şirketlerine cazip gelmemektedir.

3.5. Türkiye’de Finansal Kiralamanın Özellikleri
Türkiye’de finansal kiralamayı düzenleyen mevzuaat çerçevesinde finansal kiralamanın genel özellikleri şunlardır.

1-Finansal kiralama sözleşmesi, satın alma tercihli bir sözleşmedir. Sözleşmeye menkul ve gayrimenkul mallar konu olabilir. Patent gibi fikri ve sinai haklar sözleşme kapsamı dışındadır.
2- Yurtdışından yapılacak finansal kiralamaların bedeli yıllık 25.000 ABD doları karşılığı Türk Lirasından az olamaz (bu bedel Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebilir.)
3-Sözleşmeler en az dört yıl süre ile feshedilemez. Ancak, amortisman süresi dört yıldan az olan, teknolojik niteliği itibarıyla kullanımının dört yılda kısa olduğu onaylanan (Hazine Müsteşarlığı’nca) ve sözleşme süresi sonunda yeniden finansal kiralama konusu olan mallar için bu süre daha kısa olabilir.
4-Finansal kiralama şirketleri, ödenmiş sermayeleri en az yirmi beş milyar Türk Lirası olan anonim şirket statüsünde olacaklardır. Yabancı şirketlerin Türkiye’de şube açmaları durumunda bu limit en az iki milyon ABD doları karşılığı Türk Lirasıdır.
5-Kiralayanların kaynakları açısından, borçları tutarı toplam öz kaynakların on beş katını geçemez. Bu oran mali bünyede zayıflama görüldüğü zaman (Hazine Müsteşarlığı’nca) bir katına kadar indirilebilir.
6-Kiralayanın bir kiracıdan olan kira bedeli alacaklarının toplamı, öz kaynaklarının % 25’ini geçemez. Bu oran, teşvikli sektör ve faaliyetlerde %75 ‘e kadar çıkabilmektedir. Ayrıca, kiralama bedelleri toplamı ise kiralayanın öz kaynaklarının beş katını aşamaz. Ancak, KİT’ler, iktisadi devlet teşekkülleri ve bağlı kuruluşlar için oranlar aranmaz(ERDEMOL,Haluk).
7-Kiracı, kiraladığı maldan, sözleşme hükümleri çerçevesinde, her türlü faydayı elde etme hakkına sahiptir. Aksine hüküm yoksa, bakım ve onarım masrafları kiracıya aittir. Malın hasar ve ziyanı da (sigorta ile karşılanmayan kısmı için) kiracıya aittir.
8-Kira konusu malın zilyetliğini kiracı bir başkasına devredemez. Ancak, sözleşmede belirtilmiş ise, kiralayan mülkiyeti bir başka kiralayana, devredebilir. Devralan sözleşme hükümlerine uyar.
9-Teşvik belgesine bağlanmış yatırımlar içerisinde olan kiralama faaliyetleri çeşitli teşviklerden kural olarak kiralayan şirket yaralanır. Bu teşvikler, yatırım indirimi, uygun görülmesi halinde gümrük muafiyeti ( veya geçici muafiyet), orta ve uzun vadeli yatırım kredisi (dış kredi kullanabilme), kaynak kullanımı destekleme primi, yerli makine ve teçhizat alımlarında teşvik primi ve kira sözleşmesi ile ilgili vergi, resim ve harç istisnasıdır.
10-Yatırım indiriminden yararlanılması için malın yeni olması gerekir. Ancak, kullanılmış olsalar dahi (Devlet Planlama Teşkilatı’nca uygun görülen) deniz ve hava araçların (yüzer havuzlar dahil) finansal kiralamaya konu olması halinde, bunlarda yatırım indirimi uygulaması bakımından yeni addolunurlar.
11-Finansal kiralamaya konu olmakla beraber, personel lojmanları (inşaat dahil) ve bunların tefrişinde kullanılan mallar, arsa ve arazi, yedek parça temini, esas proje dışında münferit tesisat, makine ve araç alım için yapılan harcamalar, yatırım indirimi istisnasına konu olamazlar.
3.6. Finansal Kiralamada Katma Değer Vergisi (KDV)
Finansal kiralama yolu ile yapılan kiralama işlemlerinde, ödenen kira tutarının tamamının, ödemenin yapıldığı dönemde gider yazılması mümkündür. Finansal kiralama şirketinin yaptığı teslimlerden sonra, kira bedelinin ödenmesine ilişkin olarak çıkan maliyet farkı, maliyete girmeyen gider karşılıkları, temerrüt faiz ve harcamalar, finansal kiralama bedelinin bir unsuru olup, finansal kiralamaya konu mala ait KDV oranı uygulanmaktadır.
Yurtdışından, Finansal Kiralama Kanunu kapsamında yapılan kiralamalar da KDV’ye tabidir. Yurtdışındaki firmaya ödenecek finansal kiralama bedeli üzerinden hesaplanan KDV’nin, kiracı firma tarafından KDV Beyannamesi (No:2) ile beyan edilerek ilgili vergi dairesine ödenmesi zorunludur.

Finansal kiralamada, ödenen KDV’nin ise, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29 uncu maddesi kapsamında, ilgili dönem beyannamelerinde indirim konusu yapılması gerekir, indirilecek KDV, ödenen KDV’nin tamamınadır. Diğer taraftan, finansal kiralama yolu ile kiralanan iktisadi kıymetin (örneğin cihazın) kiralama sözleşmesinin sona erdiği tarihte, sembolik bir bedelle kiracı şirkete devredilmesi ve bu bedel üzerinden KDV hesaplanması mümkün değildir. Kiralamaya konu cihazın, sözleşme süresinin sonunda kiracıya devir sırasında, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 27 inci maddesi gereği, bu cihazın Vergi Usul Kanunları hükümlerine göre belirlenecek emsal bedeli üzerinden KDV hesaplanıp beyan edilmesi gereklidir. Ödenen bu verginin ise aynı Kanunu’un 31 inci maddesi hükümlerine göre üç yılda üç eşit taksitle indirime tabi tutulması zorunlu bulunmaktadır ŞAHİN,Hüseyin, (1999).

Benzer Yazılar



Widget by Hoctro | Jack Book

0 yorum: