9 Mayıs 2008 Cuma

DIŞ TİCARET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERİN TANIMI KAPSAMI VE AMAÇLARI

Vergiler, Kamu masraflarını karşılamak üzere alınırlar; bunların ekonomik gelişmeyi (gayrisafi milli hasılada yıldan yıla büyük artışların olması, gelir dağılımının adil bir şekilde cereyanı; enflasyonunun önlenmesi; tam çalışmanın sağlanması gibi hususlar...) imkan ölçüsünde önlememeleri şarttır. Vergiler ekonomide mal ve hizmet akımlarını zorlaştırmamalı; yeni yatırımları ve bu yatırımlara sebep olacak tasarrufu yok etmemelidir. (Ekonomik ve Sosyal Konferans Heyeti, 1971, 145)

Dış Ticaret üzerine konulan vergilerin amaçları dış ödemeler dengesini düzeltmek, yerli üretimi korumak ve teşvik etmek, devlet bütçesine gelir sağlamaktır. Dış ticaret üzerinden alınan vergilerle ekonomiye müdahale edilerek ödemeler dengesinin düzeltilmesi istenilmektedir. (KIZILYALLI, 1969, 142)

Dış Ticaret üzerinden alınan vergiler ithalatı kıstığı ölçüde ödemeler dengesi üzerinde olumlu bir etki doğurur. (SEYİTOĞLU, 1975, 116) Gelişmekte olan ülkeler, ithalatın bünyesini kalkınma gereklerine uygun hale getirmek için, ithal kısıtlamalarına, yeni kurulmuş endüstrilerine dış Pazar bulmak için ihracat sübvansiyonlarına ve dış talebi esnek olmayan geleneksel ihraç mallarının ihracat değerini arttırmak için ihracat vergilerine ihtiyaç duyarlar. (KIZILYALLI, 1969, 143)

İthalat ve ihracat vergilerinin ödemeler dengesi üzerine etkileri bir devdüasyonun etkilerine benzer. Devalüasyon fiilen, ithalat üzerine konulan bir vergi ile ihracata verilen bir sübvansiyon karışımı anlamındadır. Devalüasyonun ödemeler dengesi üzerine etkilerin yönünü ve büyüklüğünü ise esas itibarıyla, ithalat talebi ile ihraç malları arzının devalüasyonla ne şekilde etkilendiklerini tayin eder. (KIZILYALLI, 1969, 144)

Dış Ticaret üzerinden alınan vergilerin ikinci amacı; yerli üretimi korumak ve teşvik etmektir. Ekonomi içindeki dahili üreticileri dış rekabetten korumak ve serbest rekabetin, ithalata kota ve tarifeler koyarak bir ölçüde ülke içindeki üreticiler için yıkım olmasını önlemek olabilir. Amacı sadece otonomi değildir. Tam anlamı ile kendi kendine yeterli bir ekonomi politikası izlemesi bir ekonominin tüm olarak uluslar arası ticaret ve sermaye akışlarından soyutlanması ve ihtiyaç duyulan herşeyin ülke içinde üretilmeye çalışılması değildir.

Yeni kurulmuş endüstrileri korumak için yüksek oranlı gümrük
vergileri ve yeni endüstri mamüllerine dış pazar bulmak için ihracat sübvansiyonlarına ve dış talebi esnek olmayan geleneksel ihraç mallarının ihracat değerini arttırmak için ihracat vergilerine ihtiyaç vardır. (SEYİTOĞLU, 1975, 116)

Dış Ticaret üzerinden alınan vergilerin üçüncü önemli amacı da; devlet bütçesine gelir sağlamaktır. Gelişmekte olan ülkelerde yerli sanayilerin korunması için genellikle ithalattan yüksek oranda vergi alınmaktadır. Az gelişmiş ülkelerin bir kısmı önemli hammaddelerin üretimini yapmakta ve böylece de ihracattan da önemli oranda vergi almaktadır. Bu maddelerin talep esnekliği sert olduğunda ihracatta, bir azalma da ortaya çıkmamaktadır. (KORKMAZ, 1982, 48)

Dış Ticaret üzerine konulan vergilerin, konusunun yakalanmasının kolay olması tarih ve tahsili işlemlerinin kolay ve maliyetinin düşük olması nedeniyle vergi hasılatı yüksek olmaktadır. (ERSOY, 198X, 74)

DIŞ TİCARET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERİN ÖZELLİKLERİ
Dış Ticaret üzerinden alınan vergilerin en yaygın ve geleneksel şekli gümrük vergileridir. Dolayısıyla bu çalışmamızda gümrük vergileri denildiğinde dış ticaret üzerinden alınan vergilerin tümü anlaşılmalıdır.

Gümrük vergilerinin; bu vergilerle ilgili matrahın tesbiti, tanınmış muafiyet ve istisnalar ele alındığında ekonomik gelişmeye engel olmayacak şekilde uygulanması şarttır. Her yıl milli ekonomiden kamu sektörüne aktarma edilen vergi ve benzeri fonların, gerek alınışları gerekse sarfedilişleri sırasında ekonomik gelişmeyi sağlaması enflasyonsuz bir büyüme hedefine ulaşılması en önemli amaçlardan olmalıdır. (Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti 1971, 145-146) Bu vergiler ithal mallarının ülke sınırlarından girişi sırasında devletçe alınırlar. Ancak geçmişte, ihracattan ve transit mal geçişlerinden de gümrük vergisi alınmasına yaygın olarak rastlanmaktaydı. (SEYİTOĞLU, 1999, 131)

Gümrük vergileri ülkeye ithal edilen veya ülkeden ihraç edilen mallar üzerinden gümrük hattını geçtiklerinde alınan vergilerdir. Çağımızda; ihraç mallarından ancak çok istisnai durumlarda vergi alındığından gümrük vergileri deyimi uygulamada sadece ithal edilen mallara konulan vergiler için kullanılmaktadır. Gümrük vergileri çok amaçlı vergilerdir. Gayelerin birincisi iktisadidir. Eskiden beri gümrükler ulusal sanayinin kurulması için en tesirli araç olarak kullanılmış olup, bu amaçla konulan gümrüklere himayeci gümrükler denir. Bu gümrüklerin esas gayesi, yabancı malların maliyetini arttırarak iç piyasada ulusal sanayinin rekabet gücünü yükseltmek, milli mallar lehine ortadan kaldırmaktır. Yabancı menşeli mallar gümrük vergileri sonucunda pahalılaşacağından ithalat önlenmiş olur. Bu tip gümrük vergilerine yasaklayıcı vergiler adı verilir.

Gümrük vergileri bazı hallerde de devlete gelir sağlamak amacıyla konulmaktadır. Vergi özellikle bu amaçla konulabileceği gibi aynı gaye verginin iktisadi fonksiyonu ile birarada da izleyebilir. Ülkede genellikle üretilmeyen mallara konan gümrük vergileri esas itibariyle devlete gelir sağlama güderler ve bunlara mali gümrükler denir. Gümrük vergilerinin devlete gelir sağlamaları amaçlandığı takdirde bunların fiyat esnekliği olmayan mallara kaydırılması gerekmektedir. Bu nedenle gelir fedakarlığına katlanmadan yabancı menşeli malların aşırı derecede vergilendirilmesi imkanı yoktur. Bununla beraber, gümrük vergisi mutedil ölçülerde kalmak kaydıyla, vergi oranlarının vergi adaletini gerçekleştirme amacıyla farklılaştırılmasına müsait bir vergi tipidir. (www.ihracatdunyasi.com/gumrukop/23.html)

Gelir sağlama amacına yönelik olan tarifeler genellikle halkın yaygın biçimde tükettiği malla üzerine konulur. Mali amaçlı vergilerde talep esnekliği gözden uzak tutulmamalı ve vergi oranı, toplam vergi gelirlerini maksimum yapacak bir düzeyde belirlenmelidir.

Gümrük vergilerinin çoğunluğu hem koruma hem gelir etkisi doğururlar. Fakat bu amaçtan tek birisine hizmet eden vergiler de vardır. Örneğin, yurt içinde üretimi hiç yapılamayan mallardan alınan vergi yalnız gelir sağlamak için konmuştur. Türkiye de kahveden alınan gümrük vergisi gibi. İthalatı sıfıra indirecek kadar yüksek gümrük vergileri ise tümüyle yerli sanayiyi koruma amacına hizmet eder, burada gelir etkisi söz konusu değildir.

3.ADVALOREM, SPESİFİK ve KARMA GÜMRÜK VERGİLERİ
Gümrük vergileri spesifik veya advalorem temel üzerinden alınabilirler. Birde bunların ikisini birleştiren karma vergiler vardır.

Advalorem vergiler malın değerinin belirli bir yüzde oranı şeklindedirler. Otomobil ithalatından sözgelişi C.I.F değerin %80’i oranında vergi alınması gibi.

Spesifik vergiler malın fiziki birimi gibi objektif kıstaslara dayandıklarından uygulamaları kolaydır. Ancak bunlar vergide adalet ilkesiyle bağdaşmazlar. Çünkü malın farklı değerde kaliteleri arasında bir ayırım yapılmaz. O nedenle spesifik vergiler ithalatı kalitesi düşük ucuz mallardan pahalı mallara doğru kaydırabilirler. (SEYİDOĞLU, 1999, 132) Advalorem vergiler ise adaletli olmalarına karşılık ithal edilen malın değerinin bilinmesini gerektirir. Değerin eksik bilinmesi halinde vergi kaçağı olacaktır. Advalorem vergi benimsenmiştir. ABD ve Kanada’da ise spesifik vergi uygulaması devam etmektedir. (DİNLER, 2000, 476)

Advalorem vergiler genel olarak pahalı imalat sanayi ürünleri için uygun iken, spesifik vergiler standart mallar için daha faydalı bir gümrük vergi türüdür. Advalorem vergiler, yüksek fiyatlı imalat sanayi ürünlerine, spesifik vergilere oranla daha etkili bir şekilde uygulanabilir. Çünkü tek bir advalorem oran, yurt içi sanayine özellikle artan fiyatlar karşısında uygun bir koruma sağlanabilir. Advalorem vergiler; fiyatın bir yüzdesi olduğundan fiyatlar artsa da azalsa da verginin koruyucu gücü değişmez.

Fiyatların hızla yükseldiği yıllarda spesifik oranların etkinliği büyük ölçüde azalır. Bu durumda gümrük vergilerinin satış fiyatına oranı fiyatları yükseldikçe düşer.

Advalorem vergilerin en önemli sakıncası ise vergi matrahını teşkil eden değerin belirlenmesinde ortaya çıkmaktadır. Uygulamada bu değer FOB ve CIF fiyat olarak iki şekilde belirlenmektedir. FOB fiyatı, malın satıcının limanında gemiye yüklendiği andaki fiyatıdır. CIF fiyatı ise malın alıcı ülkenin limanına göre daha fazladır. Çünkü bu fiyat maliyet ile birlikte taşıma ve sigorta giderlerii de kapsamaktadır. (Nemli, 1979, 61)

Karma gümrük vergileri, genellikle hammaddesi gümrük vergisine tabi olan mallara uygulanır. Bu durumda verginin spesifik kısmı hammadde üzerine konulan gümrük vergisine eşittir. Ek olarak alınan advalorem vergi ise iç ekonomide o sanayi dalına sağlanan koruma oranını yansıtır. (SEYİDOĞLU, 1999, 133)

Karma tarife, daha çok ucuz mallar üzerinden gelir sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Bazen de ihracatçı ülkelerin giriştikleri dampingler yüzünden malların gerçek değerinin bilinmemesi de bu tarife sistemin geçilmesine neden olmuştur. (HEREKMAN, 1989, 122)

4. DIŞ TİCARET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERİN EKONOMİK ETKİLERİ
Bir mal üzerine konulan gümrük vergisinin etkileri dar veya geniş açıdan ya da makro ve mikro analizlerle ele alınabilir. Birincisinde yalnızca o endüstri üzerindeki diğerinde ise ekonominin tümünde ortaya çıkan etkiler göz önüne alınır.

4.1 Dar Anlamda Etkiler
İthalatı tarifelerle korunan endüstriler genellikle dış piyasa ile rekabet edemeyen endüstrilerdir. Ama hazineye gelir sağlama da hükümetlerin, bu konuda yaygın olarak izledikleri amaçlar arasındadır. Bir mal üzerine gümrük vergisi konulması o malın yurtiçi fiyatının yükselmesine yol açar. İç fiyatların artması ise malın yerli üretiminin genişlemesine, tüketiminin kısılmasına ve milli gelirin ilgili endüstride çalışan üreticilere doğru yeniden dağıtılmasına neden olur. Ayrıca, vergiler malın ithalatını sıfıra indirecek kadar yüksek olmadığı sürece, devlet hazinesine de bir gelir sağlanır. Kısaca bir mal üzerine konulan gümrük vergileri, dar anlamda 4 farklı etki ortaya çıkarır. Bunlar üretim, tüketim, gelir dağılımı ve hazineye gelir sağlama etkileridir.

a) Üretim (Koruma) Etkisi:
Dış ticaret üzerinden alınan vergilerin ithal malının iç fiyatını yükseltmesi ithalata rakip üreticileri dış piyasanın rekabetinden koruyarak yerli üretimin artmasına yol açar. Buna koruma etkisi de denir. (SEYİDOĞLU, 1999, 134) Üreticiler, ekonominin diğer sektörlerinden kaynakları çeker ve yükselen fiyatlarla artık rekabet edebilecekleri bu yeni korunan sektöre yatırım yaparlar. Çünkü yükselen fiyatlar marjinal maliyetleri aşan bir fiyattır. Artan üretim miktarı ise aslında ithal ikamesinden başka bir şey değildir. İthal ikamesi üretim dallarında arz ne kadar esnek ise fiyat artışı o kadar çoğalır. (KARLUK, 1991, 168)

b)Tüketim Etkisi:
Dış ticaret üzerinden alınan vergiler (gümrük vergileri) iç fiyatları yükselterek bir yandan yerli üretimi özendirirken öbür yandan da tüketimin kısılmasına yol açar. (SEYİDOĞLU, 1999, 135) Tüketiminde meydana gelen azalma, ithal malının talep esnekliğine bağlıdır. İthal malının talep esnekliği ne kadar yüksek yani birden büyükse vergi sebebiyle belirli bir fiyat artışı sonucunda tüketimdeki azalma o kadar fazla olur. Gümrük vergileri ithal malını pahalılaştırdığından tüketici eskisine oranla daha az mal tüketecektir ve refahında bir azalma meydana gelecektir. Bu azalmaya tüketim etkisi denir.

c) Hazineye Gelir Sağlanması (Gelir Etkisi):
Gümrük vergisi uygulanmasının en önemli nedenlerinden bir diğeri hazineye gelir sağlamaktır. Gümrük vergileri devletin önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır. Toplam vergi geliri, ithal edilen miktar ile birim başına verginin çarpılması sonucunda bulunur ve buna gümrük tarifesinin “Gelir Etkisi” denir. (KARLUK, 1991, 169)
Gümrük tarifeleri, ithalat hacmini sıfıra indirecek kadar yüksek olmadıkları sürece hazineye bir gelir sağlarlar. İthalat olmayınca da, vergi gelirleri sıfıra inecektir. Bu şekilde ithalatı engelleyecek düzeye çıkarılan gümrük vergisi oranına “mutlak himaye oranı” ya da “yasaklayıcı tarife oranı” adı verilir. (SEYİDOĞLU, 1999,477-478)

d) Gelir Dağılımı (Bölüşüm) Etkisi:
Gümrük vergisi, milli gelirin tüketiciden üreticiye doğru transferine neden olurken, toplumdaki gelir dağılımını değiştirdiğinden buna bölüşüm etkisi denir. (DİNLER, 2000, 479)
Tam rekabet koşulları altında endüstri dengesi o endüstride verimliliği en düşük olan firmanın maliyetinin piyasa fiyatına eşitlenmesi ile sağlanır. Bu firmaya marjinal firma adı verilebilir. Bu firma uzun dönemde kendisini ancak o endüstride tutmaya yetecek kadar bir kar sağlar. (SEYİDOĞLU, 1999, 135) marjinal firmanın üretim maliyetlerinin altında çalışan firmalar normal üstü kãr, diğer bir değişle “üretici rantı” elde ederler. Bu rant tüketicilerin yapmış olduğu bir gelir aktarması olarak değerlendirilebilir.

Piyasa fiyatı, piyasaya en son giren firmanın marjinal maliyetine eşitlenince sektör dengesi yeniden sağlanır ve marjinal firma için normal üstü kar ortadan kalkar. (KARLUK, 1991, 170)
Gümrük tarifeleri kısmi denge analizi ile ekonomik etkilerinin incelenmesinde, koruma etkisi ile tüketim etkisi aslında tarife uygulamanın ekonomiye yüklediği net kaybı ifade eder. Çünkü tüketici fazlasının bir kısmını üreticiye, bir kısmını hükümete transfer etmektedir. Bu durumda; bir ekonomide serbest dış ticaret ihracat sektörünün gelirini, koruma ise ithal ikamesi sektörünün gelirini arttırır. (SEYİDOĞLU, 1975, 115)

Dış Ticaret üzerinden alınan vergilerin diğer etkilerine geldiğimizde, yerli üretimdeki artış ve tüketimdeki azalmanın ithalatta daralma yarattığını görürüz. İthalatta söz konusu olan bu azalmaya dış ticaret etkisi adı verilir.

4.2. Genel Ekonomik Etkileri (Genel Denge Yaklaşımı):
Gümrük tarifelerini genel ekonomik etkilerinden birisi dış ödemeler bilançosunda görülür. Gümrük tarifeleri ithalatı kısıtladığı ölçüde, ülkenin döviz giderlerinden tasarruf sağlar yani dış ödemeler açığını kapayıcı etki yapar.

Gümrük tarifeleri toplam talebi yabancı mallardan yerli mallara doğru kaydırarak, toplam hasılayı dolayısıyla milli geliri arttırır.

Diğer bir etki ise, gümrük tarifelerinin, ticaret hadlerini tarife koyan ülke lehine değiştirmesidir. Bunun için karşı ülkelerin misilleme yapmaması yanında tarife koyanın büyük bir ülke olması da gerekir. Ayrıca gerek ihracatçı, gerekse ithalatçı ülkedeki arz ve talep esneklerinin değerleri de yeterli bir büyüklükte olmalıdır.

Optimum Gümrük Tarifesi
Büyük bir ülkenin gümrük tarifesi koyması ülke refahı açısından birbirine ters iki etki doğurur: Ticaret hadlerinde iyileşme ve ticaret hacminde daralma. Bunlardan birincisi refahı olumlu, ikincisi de olumsuz etkiler. O halde optimum tarife, ticaret hacmindeki daralmanın olumsuz etkilerine karşılık, ticaret hadlerindeki iyileşmeden doğan net refah artışlarını maksimum yapan bir gümrük tarifesi oranıdır.

Gümrük Vergilerinin Yansıması Sorunu
İthalatçı, ithal ettiği malın sınırdan geçişi sırasında gümrük vergisini öder, sonra da bu vergiyi kısmen veya tamamen malın fiyatına ekleyerek içerdeki nihai tüketicilere yansıtır. Yani gümrük vergisinin yükünü ithalatçı ülkedeki tüketiciler taşırlar. Genellikle doğru olan bu görüş bazı durumlarda geçerli değildir. Bazen ithalatçının gümrük vergisi koyması, ithalatçıyı fiyatları kırmaya zorlayarak vergi yükünün yabancılar tarafından taşınmasına yol açabilir.
Vergi yükünün ihracatçı ülke tarafından paylaşılmasında temel koşul, alıcının büyük bir ülke olmasıdır. (SEYİDOĞLU, 1999, 141-142-143)
Genellikle gümrük vergileri ileriye doğru yansımaktadır. Bunun başlıca sebebini, ithal edilen malların devamlı aranan ve müşterisi bulunan mallar olması teşkil etmektedir. (ÖZER, 1970, 152)
Vergi yükünün ülkeler arasındaki dağılımı malların ihracatçısı ve ithalatçısı ülkelerdeki arz ve talep esnekliklerine bağlıdır. Arz ve talep esneklikleri ne kadar düşük olursa ihracatçı ülkeler vergi yükünün o kadar büyük bir payını, aksine arz ve talep esneklikleri ne kadar büyük olursa, bu ülkeler vergi payının o kadar küçük bir payını yüklenmek zorunda kalırlar. (SEYİDOĞLU, 1975, 111)
İthalatçı ülkenin durumu bu anlatılanların tersidir. Bu ülkelerde talep esnekliği yüksekse, gümrük vergileri neniyle fiyatlar artınca, ithalat talebi hızla azalır. İthalatçı ülkede ithal malının arz ve talep esneklikleri ne kadar yüksek olursa, gümrük vergilerinin ithalatı kısıcı etkisi de o kadar büyük olur.

5. İHRACAT ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER
İhracat vergisine konu olan belli başlı ürünleri çoğu tam rekabet koşullarının hüküm sürdüğü dünya piyasalarına sürüldüğü için herhangi bir ülke fiyatı yükseltmek suretiyle vergiyi ileriye doğru yansıtma olanağına sahip değildir. Bu nedenle ihracat vergisi kanunca üretici durumundaki ülke, vergi yükünün tümünü başlangıçta üzerine almak zorunda kalır. Dünya piyasalarında vergi nedeniyle fiyatın yükselmesi, söz konusu ülkenin dışarıya yaptığı satışları kısması ve bu yoldan arzda ortaya çıkacak azalmanın diğer ülkeler tarafından giderilmesine bağlıdır.

Dışarıya satılan mal üzerine vergi koyan ülkenin dünya piyasasında arzın önemli bir kısmını meydana getirmesi veya aynı verginin diğer ihracatçı ülkeler tarafından da uygulanması halinde verginin ileriye doğru kısmen yanımsa olanağı artar.

İhracat vergisi bazı istisnalar bir yana yabancı ülkelerdeki alıcılara kolaylıkla yansıtılamayınca üretici ülkedeki arazi sahipleri, işçiler ve pazarlamacılar üzerinde kalır.
Tam rekabet koşullarının hüküm sürdüğü bir piyasada ihraç malında ihtisaslaşmış depo, ulaştırma vasıtası ve benzeri araç-gereçlere sahip olan pazarlamacılar söz konusu verginin yükünü kısmen üzerine almak zorunda kalırlar.

Vergi yükü çoğu kez ekonomik durum ve pazarlık gücü bakımından zayıf olanlar üzerine yansıma eğilimindedir. Eksik rekabet koşullarının ihracat vergisinin yansıma şekli ve yönü üzerindeki etkileri konusunda sağlıklı bir genellemeye gidilmez.

Gümrük politikası ile tekelcinin fiyat politikası arasında tam bir paralellik vardır. Tekelcinin fiyatına ilave bir tekel kâr marjı koyduğu gibi, bir ülkede ihracat vergisi yoluyla ihraç fiyatına ilave bir kâr marjı koymuş olur. Gümrük ve ihraç vergilerinin aynı çerçeve içinde düşünmek gerekir. Gümrük politikasının amacı ticaret hadlerini lehe çevirerek dünya üretiminden daha büyük bir pay almak, yurt içinde istihdamı arttırmak ve yerli endüstrileri korumaktır. Diğer ülkeler misilleme yapmazsa gümrüklerini arttıran bir ülke dünya refahından aldığı payı arttırır.
Devalüasyonun dış ticaret dengesinin düzeltebilmesi için yurtiçi ve dışı arz eğrilerinin esnek olduğu varsayımı altında, ihracat ve ithalat talep esneklikleri toplamının 1’den büyük olması lazımdır.

Belli birkaç zirai mahsul üzerine konulan ihraç vergilerinin uzun vadeli etkisinin, bu mahsuller yerine daha kârlı olan diğer mahsullerin yetiştirilmesini teşvik olduğu belirtilmiştir. Çünkü uzun vadede dünya piyasasında çeşitli hammadde fiyatları arasında denge kurulacağından havadan inme kalkar ve bu maksatla konulmuş ihracat vergisine lüzum kalmaz. Bazı mahsullerin üretimi azalırken, diğerlerinin üretiminin artması genel ekonomi politikasına uygun ise ihracat vergisi, ek bir fayda sağlamış olur.

Belli bazı arz ve talep şartlarının mevcudiyet halinde ihracat vergilerin başvurmak milli ekonomi politikası açısından zaruri olur. Eğer ihracat mallarına olan talep ve ihraç mallarının arzı esnek değilse, ihracat vergileri ihracat döviz gelirlerinin artmasına yol açar. (KIZILYALLI, 1969, 144-145-146)

6. İTHALAT ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER
İthalden alınan gümrük vergilerini ve benzeri mükellefiyetleri malı ithal eden şahıslar öder. Vergi, ithalatçıdan toptancıya, oradan perakendeciye ve sonunda tüketiciye yansır. (ÖZER, 1970, 152)

İthal mallarına olan talepte hiç esneklik yoksa ithal vergisi ithalat miktarını ve ithalatın döviz olarak bedelini düşürmez. İthal talep esnekliği 1’den düşükse dahi, ithal vergisi ithalat miktarını ve döviz giderini azaltır. Ayrıca, ithal malı arzı esnek değilse, ithal talebindeki azalma ithal fiyatının düşmesine yol açarak, ilave döviz tasarrufuna sebep olur. (KIZILYALLI, 1969, 144) İthalat vergilerinin yansıması çeşitli mallara göre talep ve arzın çeşitli elastiktiklerine göre, miktara göre nihayet gümrük vergilerinin nisbetlerine göre değişiklik gösterir.
Genellikle gümrük vergileri ileriye doğru yansımaktadır. Bunun başlıca sebebini ithal edilen malların devamlı aranan ve müşterisi bulunan mallar olması teşkil etmektedir. (ÖZER, 1970, 152,154)

Gümrük vergilerine konu olan tüketim mallarına ilişkin vergiler, bir veya birkaç aylık bir dönemde son tüketiciye yansımakta; hammadde ve yarı mamullere ait vergiler ise daha uzunca bir süre ithalatçı, imalatçı, toptancı ve perakendeci üzerinde kalmaktadır.

Bir malın başka ithalatçısı olan ülkeler o mal üzerindeki gümrük tarifelerini yükseltirlerse, vergi yükünün bir kısmını muhtemelen yabancı ülkelerdeki ihracatçılar yüklenirler.
Vergi yükünün ülkeler arasındaki dağılımını malların ithalatçısı ve ihracatçısı ülkelerdeki arz ve talep esnekliklerine bağlıdır. (SEYİDOĞLU, 1975, 111) Bu ülkelerde talep esnekliği yüksekse gümrük vergileri nedeni ile fiyatlar artınca ithalat talebi hızla azalır. İthalatçı ülkede ithal malının arz ve talep esneklikleri ne kadar yüksek olursa, gümrük vergilerinin ithalatı kısıcı etkisi de o kadar büyük olur. (ÖZER, 1970, 157)

1. AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERDE DIŞ TİCARET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERİN YERİ ve ÖNEMİ
Gelişmekte olan ülkelerde tarım sektörünün ekonomideki payı ön plandadır. Nüfusun önemli bir kısmı tarım sektöründe faaliyette bulunurken, milli gelir içinde en yüksek payı tarım sektörü almaktadır. (DİNER, 2000, 518)

Az gelişmiş ülkeler ekonomi politikalarını belirlemeye başladıkları ilk günlerden veri yaşam düzeyleri yönünden, gelişmiş ülkelerle aralarındaki farkların giderilmesine çalışmaktadırlar. Bu amaçla da sanayinin geliştirilmesine büyük önem verilir.

Uluslararası ticarette az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerle olan ekonomik ilişkilerinin geleneksel niteliği, bunların sanayileşmiş ülkelere gıda maddeleri ve hammadde ihraç edip, onlardan işlenmiş sanayi ürünleri ihraç etmeleridir.

Az gelişmiş ülkelerde kalkınma çabalarının amacı tarıma dayalı ekonomik yapının sanayi, özellikle ileri teknoloji ve yoğun sermaye gerektiren sanayi yönünde değiştirilmesi olduğu söylenebilir. Bu ülkeler gıda hammadde veya maden ürünleri ihracatından ileri teknoloji içeren sanayi malları ihracatına geçmeye çalışmaktadırlar. (SEYİDOĞU, 1999, 597-598)
Gelişmekte olan ülkelerde, dolaylı vergiler genel bütçe gelirlerinin önemli bir oranını teşkil etmektedir. Bu vergilerin genel gelirlere oranı bazı ülkelerde %60-%70’e ulaşmakta, gelişme devreleri tamamlandıkça, dolaylı vergiler oranında bir azalma olmakta ve gelişmiş ülkelerde, Gelir ve Kurumlar vergileri gibi dolaysız vergiler, gelir bütçelerinde önemli bir yeri işgal etmektedir.

Gelişmekte olan bazı devletler; ekonomilerinde çok önemli yer işgal eden bazı üretimlerinden “ihracat vergisi” almakta iseler de bu vergi önemini gitgide kaybetmektedir. (BALASSA, 1973, 90)
Az gelişmiş ülke ihracat vergisini, dünya fiyatlarındaki büyük yükselişlerin iç fiyatları etkileyerek ekonomide yaratabileceği dengesizliği önlemek, bu suretle ihracatçı ve yerli üreticilerin eline geçen havadan inme kârarın bir kısmını devlet bütçesine aktarmak amacıyla uygulamıştır. (KIZILYALLI, 1969, 145) Ancak ihracat vergisi konusu olacak malın, dünya pazarlarında her zaman aranan yani fiyat elastikliği az olan bir monopol malı olması gerekmektedir. Örneğin, kauçuk, kahve, bakır, krom gibi mallar. (BALASSA, 1973, 90)
Belli birkaç zirai mahsul üzerine konulan ihraç vergilerinin uzun vadeli etkisini bu mahsuller yerine daha kârlı olan diğer mahsullerin yetiştirilmesini teşvik olduğu belirtilmiştir. Çünkü uzun vadede dünya piyasasında çeşitli hammadde fiyatları arasında denge oluşacağından havadan inme kalkar ve bu maksatla konuşmuş ihracat vergisine lüzum kalmaz. Bazı mahsullerin üretimi azalırken, diğerlerinin üretiminin artması genel ekonomi politikasına uygun ise (Türkiye’de fındık ve tütünde olduğu gibi) ihracat vergisi, ek bir fayda sağlamış olur.

Belli bazı arz ve talep şartlarının mevcudiyeti halinde ihracat vergisine başvurmak milli ekonomi politikası açısından zorunludur. Eğer ihracat mallarına olan talep ve ihraç mallarının arzı esnek değilse, ihracat vergileri ihracat döviz gelirlerinin artmasına yol açar.

Döviz kuru realist değilse ekonomi kaynak israfına uğrar. Fakat realist bir döviz kuru mevcut olsa dahi, gelişme yolundaki ülkeler ithalatın bünyesini kalkınma gereklerine uygun hale getirmek için ithal tahditlerine, yeni kurulmuş endüstrilerini korumak için eğer nisbetli gümrük vergilerine, yeni endüstri mamullerine dış pazar bulmak için ihracat sübvansiyonlarına ve dış talebi esnek olmayan geleneksel ihraç mallarının ihracat değerini arttırmak için ihracat vergilerine ihtiyaçları vardır. (KIZILYALLI, 1969, 142-145)

Az gelişmiş ülkeler yönünden dış ticaret üzerinden alınan vergilerin önemli iki etkisi bulunmaktadır. Bunlardan birisi gelişmekte olan ülkelerde yeni doğmuş sanayinin yüksek gümrük ve resimleriyle korunması, ikincisi ise bu vergi ve resimlerin gelişmekte olan ülkeler için en verimli bir gelir kaynağı olduğu hususudur.
Şimdi gelişmekte olan birkaç ülkenin vergi sistemlerini inceleyelim:

ÇEK CUMHURİYETİ:
Gümrük sistemi ÇEK Cumhuriyetinin GATT anlaşmasının 1. maddesi uyarınca en çok koyulan millet statüsünü tanıdığı ülkelere madde de belirtildiği üzere aynı bazda uygulanmaktadır. Bu husus, Antarktik Bölgeelr, Bhutan, Bowvet Island, Heard Island, Comoes, Nauru, Vanuatu, Batı Sahra ve Samoa haricindeki bütün ülkelere uygulanmaktadır. Bu ülkeler menşeli veya ithalatı genel gümrük hadlerine tabi olup, bunlar konvensiyonel hadlerden daha yüksektir.
Gümrük makamları sadece gümrük vergilerini değil aynı zamanda ithal edilen eşyaya tatbik edilen Katma Değer Vergisini, İthal Edilen Eşyaya Tatbik Edilen Özel Tüketim Vergisini, İthalat veya İhracatla ilgili kesintilerin tamamını, yabancılardan alınan yol vergisini de tahsil etmektedirler.

Gümrük Kanunu tarafından tanımlanan gümrük vergileri ise;
• İthalat vergileri
• İhracat vergileri (Çek Cumhuriyetinde uygulanmamaktadır)
• Münhasıran ilgili Çek Hükümet Kararı çerçevesinde uygulanabilen telafi edivi vergiler,
• Münhasıran ilgili Çek Hükümet kararı çerçevesinde uygulanabilen misilleme niteliğindeki vergiler.

Çek Cumhuriyetinde KDV: 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Geçerli haddi %22 olan KDV’ne ilave olarak yakıtlar ve yağlama malzemeleri, bira, şarap, alkollü içkiler, sigaralar ve tütün mamullerinden tüketim vergisi tahsil edilmektedir. KDV’nin yürürlüğe girmesinden itibaren uygulanmakta olan iki oran bulunmakta olup, temek vergi haddi %22, indirgenmiş vergi haddi ise %5’tir. %22’lik vergi haddi eşyanın pek çoğuna ve aynı zamanda elektrik, gaz ve katı yakıtlara, %5’lik vergi haddi ise ısıtma ve su tedariği hizmetlerinde ve KDV kanununun 1 nolu ekinde yer alan eşyaya uygulanmaktadır.

İthal edilen eşya bir gümrük makamının gümrük vergisi istisnası tanınması halinde ise KDV kanunun 43. maddesi uyarınca KDV’den istisnadır.
Çek Cumhuriyetinde Tüketim Vergisi: Tüketim vergisi aşağıdaki ürün gruplarına uygulanmakta olan dolaylı özel bir vergi türüdür.
• Hidrokarbon yakıtlar ve yağlayıcılar
• Alkoller ve alkollü içkiler
• Bira
• Şarap
• Tütün mamulleri
(www.foreigntrade.gov.tr/pazragiris/ulkeler/cek/cek_ith_ver.htm)

GÜRCİSTAN:
Gümrüklerde giren mallar üzerinden %20 KDV tahsil edilmekte olup çoğu üründe gümrük işletmeleri sırasında ödenen rakam %34.76’ya ulaşmaktadır. Diğer taraftan da BDT ülkelerine yapılan ithalatta KDV ve gümrük vergisi oranlarının ağırlıklı ortalamasını %5.1’e çekmiştir.
İthalatta uygulanan gümrük vergisi oranı %2’dir. Barter ticaretinde uygulanan gümrük vergisi ise %20’dir. İhraç vergisi oranı ise %8’dir. (www.bolcontact.com/ulkeler/gurcis/gurcindex.htm)

MAKEDONYA:
Makedonya bir tarım ülkesidir. Halkın %40’ı tarımla uğraşmaktadır. İthalatın %95î sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Tarım ürünleri ithalatı yüksek koruma altındadır. İç piyasada darlık görülen tarım ürünlerinin kota sistemi ile ithaline mevsimlere göre izin verilmektedir.
Genelde hammadde ve yarı mamul madde ihracatçısıdır. Mamul madde ve tüketim maddeleri ithalatçısı görünümündedir. İthalde vergiler %5 ile %70 arasında değişmektedir. Ayrıca ithalde bir iç vergi olan satış vergisi alınmaktadır. Bu vergi zorunlu tüketim maddelerinde %5 lüks maddelerde %25’dir. Makedonya’da gümrük vergileri yüksektir. Bu vergiler koruma amaçlı olmayıp gelir sağlamak düşüncesi ile alınmaktadır. Ayrıca iç vergiler ithal vergilerine de yansıtılmaktadır. Tarım ürünleri çok yüksek vergilerle ve kota uygulamaları ile koruma altındadır. Yerli üretimle karşılanmayanların ithaline kota sistemi ile izin verilmektedir. (www.foreigntrade.gov.tr./ead/YAYIN/kitap/makedonya.htm)

2. GELİŞMİŞ ÜLKELERDE VERGİ YAPILARININ GENEL DEĞERLENDİRMESİ ve VERGİ REFORMU
Çoğu gelişmekte olan ülkede vergi yapılarının şu şekilde olduğu görülmektedir.
• Karmaşık: İdare etmek ve başa çıkmak zordur.

• Esnek değil: Ekonomik faaliyetlerin değişen yapısına ve ekonomik büyümeye karşı duyarsızdır.
• Etkin değil: Göreli olarak sık sık çok düşük gelir artışı sağlarken ciddi boyutlarda ekonomi sapmaları ve dengesizlikleri ortaya çıkarmaktadır.
• Eşitsizlik: Aynı durumda olan kişilere ve işletmelere karşı farklı muamele yapılmaktadır.
• Adaletsiz: Vergi idaresi ve uygulaması seçicidir ve vergi sistemini yıkabilecek güce sahip olanların lehinde davranmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerin hemen hemen hepsi bir dizi ortak mali sorunla karşı karşıyadır. Hala bu ülkelerde vergi hasılatını tüketim vergileri yoluyla yükseltme imkanı mevcutken, bu ülkeler dış ticaretten alınan vergilere aşırı ölçüde bağımlılık duymaktadır. Bu da ülkelerin uzun dönem uluslararası rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu ülkelerde tarımsal kazançlar, arazi kazançlar ve bazı ülkelerde kamu kesimi ücretleri vergilendirilmezken, kazanılmamış gelir, gayrimenkuller ve servet üzerinden alınan vergilerin toplam vergi hasılatı içindeki payı çok küçüktür.

Gelişmekte olan ülkelerde vergi reformu, IMG ve Dünya Bankası tarafından desteklenen yapısal uyum programlarının önemi gittikçe artan bir unsur oldu. Bu ülkelerde sık sık yaşanan ödemeler bilançosu dengesizliğinin temelinde uygun olmayan maliye politikaları yatmaktadır ve giderek artan mali dengesizliğin yalnızca kamu harcamaları kontrol edilerek giderilemeyeceğine ilişkin artan bir görüş birliği mevcuttur.

Vergi tabanının genişletilmesi ve vergi oranlarının düşürülmesi gelişmekte olan ülkelerde yapılan herhangi bir vergi reform girişiminin en başta gelen amacı olma, vergi tabanının genişletilmesi vergi hasılatının lider artmasını sağlarken, aynı zamanda benzer ekonomik duruma sahip olan kişilere ve çeşitli ekonomik faaliyetlere de benzer vergi muameleleri yapılmasına ortam hazırlamaktadır.

Katma Değer Vergisi, gelişmekte olan ülkelerde satış vergileri reformunun en önemli unsuru olarak biçimlendirilmelidir. Katma Değer’e dayanan geniş tabanlı bir tüketim vergisi, ekonomik faaliyetlerde sapmaya yol açmayan bir tarzda, kamu gelirlerinde önemli miktarda artış sağlamayabilir. Ayrıca bu vergi daha yüksek tasarrufları teşvik eder. Böyle bir verginin genel olarak dağılım konusunda ne ima ettiği tam olarak anlaşılamazken, ithalat üzerinden alınan KDV’nin kompozisyonunun kambiyo lisansı ve yüksek gelirli ithalatçılar üzerine tahakkuk ettirilen karaları düşürmesi beklenir. Geçmiş yıllarda ilave gelir etmede ve Endonezya’da, Türkiye, Brezilya, Kolombiya, Meksika, Kore ve Malawi’de vergilemenin işlem maliyetlerinin düşürülmesinde KDV’nin benimsenmesinin başarı sağladığı görülmüştür.
Vergi sisteminde tek tek vergi konularıyla ilgili düzenlemeler yapmak yerine, sistemin bütününü ele alan koordineli bir vergi reform hareketini önemli avantajlar sağlar. Koordineli bir vergi reformu, kişisel vergilerdeki değişiklikleri vergilemenin bütün amaçlarıyla uyumlu hale getirir ve bu vergi değişmelerinin uyumunu temin eder.

İyileştirilmiş bir vergi idaresi vergi reformunun başarılı olmasının ön koşuludur.
Vergi sisteminin hasılat dışı amaçlar için kullanılmasının önüne geçilmelidir. Ekonomik ve sosyal amaçları karşılayacak vergi politikalarının planlanmasında, bu tedbirlerle bağlantılı olabilecek gelirler ile verimlilikteki potansiyel kayıplara karşı potansiyel kazançlar mutlaka ağır basmalıdır. Son zamanlarda Kolombiya, Meksika, Endonezya ve Jamaika vergi sisteminin hasılat dışı amaçlar için kullanılmasının önüne geçmek için bir takım vergisel reformlar uygulanmaya koydu. (www.ceterisperibus.net/arsiv/e_oz1.doc)

3. GELİŞMİŞ ÜLKELERDE DIŞ TİCARETİN VERGİLENDİRİLMESİ
Gelişmiş ülkelerin vergi sistemlerinin ortak yönleri, kişi ve kurum gelirleri üzerinden alınan dolaysız vergilerin, tüm kamu gelirleri içerisindeki payının ağır basması şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Bu tip ülkelerde dolaysız vergiler tekniğinin de birbirine benzediği görülmektedir. Gerçek kişilerden alınan beyan esasına dayalı bir gelir vergisi, artan oranlı bir biçimde reel gelirleri vergilerken, bunun yanı sıra kurumlar üzerinden bir sabit oranlı vergi alnmaktadır. (HEREKMAN, 1989, 122)

Gelişmiş kapitalist ülkelerde vergi sistemlerinin diğer bir özelliği de gümrük vergilerinin çok az oluşudur. Gümrük vergilerinin nisbi oranları düşmüştür. Çünkü ekonominin bütün kesimleri vergilendirilir duruma gelmiştir. Dış ticaretten alınan vergilerin toplam vergilere oranının %10’un altında olduğu görülmektedir. (KORKMAZ, 1982, 69,78)
Dış ticaret alanında serbest değişim rejimi ve bu amaçla kurulan ekonomik birleşmeler, gümrük vergilerinin önemini ortadan kaldırmıştır. (HEREKMAN, 1989, 124)

4. EKONOMİK BÜTÜNLEŞMELER
20.yy’da hızla gelişen küreselleşme eğilimiyle, ülkeler bir yandan bu eğilimin beraberinde getirdiği yoğun rekabetten korunabilmek ve dünya ile bütünleşme sürecini hızlandırabilmek amacıyla çeşitli zamanlarda ekonomik bütünleşme sürecine girmişlerdir. Bu süreç içerisinde dünya ticaretinde önemli değişimler yaşanmış, artan küresel rekabet ortamında ülkeler dış ticaret politikalarını yeniden düzenlemişlerdir.
Ekonomik bütünleşme genellikle ekonomik parametreleri uyumlu komşu ulus-devletler arasında, birçok alanda etkiliği ve verimliliği arttırmak, refah düzeyini yükseltmek ve daha olumlu komşuluk ilişkileri geliştirmek için uygulanan yöntemlerdir. Ekonomik bütünleşme sürecinin aşamaları şu şekilde sıralanabilir. Ekonomik işbirliği anlaşması, serbest ticaret bölgesi, gümrük birliği, ortak pazar, iktisadi birlik, ekonomik ve parasal birlik.

4.1. Ekonomik İşbirliği Anlaşması
En dar kapsamlı ekonomik bütünleşme şeklidir. Anlaşmaya taraf olan ülkeler, belirli mallar üzerindeki gümrük tarifelerini kaldırırlar. Bu tip birleşmede asıl amaç, taraflar arasındaki ticaret hacmini arttırmak, uluslararası ticarete ait çeşitli engelleri ortadan kaldırarak bu alandaki kontrolleri en aza indirmektir. 1932 yılında İngiltere ile Commonwealth arasında kurulan Commonwealth Ekonomik İşbirliği sistemi, bu tip ekonomik bütünleşmeye örnek olarak verilebilir.

4.2. Serbest Ticaret Bölgesi
Üyeleri arasında ticareti kısıtlayan ve engelleyen tarife ve kotaların kaldırıldığı, üyelerin birlik dışında kalanlara karşı ise Ortak Gümrük Tarifesi uygulama zorunluluğun olmadığı ekonomik bütünleşme şeklidir. Bu tür birleşmelerde, ekonomi politikalarının ve kurumların uyumlaştırılması ve birliği sözkonusu değildir. Dolayısıyla bölge dışında kalan ülkelere karşı her ülkenin bağımsız olarak belirlediği ekonomi politikası uygulanır. Serbest ticaret bölgelerinde amaç, üye ülkeler arasına mal ve hizmetlere ilişkin ticareti serbestleştirerek ortak bir pazar yaratmaktır.
Olumsuzlukları:
Serbest ticaret bölgesinde özellikle üyelerin dışa karşı farklı tarifeler uygulamaları uluslararası ticareti dolambaçlı yollara saptırmaktadır. Çünkü birlik dışındaki ülkelerden yüksek gümrüklü ülkeye mal ihraç edecek olan ihracatçı, malları ilk önce birlik içinde düşük gümrüklü ülkeye göndermekte, düşük tarife ödedikten sonra mallar, asıl amaçlanan yüksek gümrüklü ülkeye yeniden ihraç edilmektedir. (www.turkab.net/gb/gbbutun/htm)

4.3. Gümrük Birliği
Taraflar arasındaki ticarette mevcut gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve miktar kısıtlamalarıyla, her türlü eş etkili tedbirin kaldırılması ve ayrıca, birlik dışında kalan üçüncü ülkelere yönelik olarak da ortak gümrük tarifesinin uygulandığı bir çeşit ekonomik entegrasyon çeşidi olarak tanımlanmaktadır.

(www.arabul.com/sonucusifir.asp?SearchString=%20ihracat%20vergileri)
İki yada daha çok ülkenin karşılıklı mal ihracat ve ithalatındaki gümrük vergilerini ortadan kaldırmayı amaçlayan bir sözleşmedir. Bu aşamada temel amaç, Milli ekonomi potansiyellerini birbirine yakınlaştırmak suretiyle yaratılacak daha büyük bir ekonomik potansiyelden faydalanmaktır.

Bu amaçlara ulaşmak için birliğin 2 aracı vardır. Birincisi 1968 yılında saptanan “Ortak Gümrük Tarifesi” ikincisi ise, Ortak Tarifenin benzer bir biçimde uygulanmasını sağlayan ve aslında bunun bir çeşit kullanılış şekli sayılabilecek olan “Gümrük Mevzuatıdır”. Bu süreç içinde ayrıca önemle belirtilmesi gereken GB yalnızca üye ülkelerin karşılıklı olarak uyguladıkları gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve miktar kısıtlamalarını kaldırmaları ve Ortak Gümrük Tarifesini üçüncü ülkelere yaptıkları ihracata uyguladıkları bir sistem olmanın ötesinde, AB’nin bir dizi politik alanında zorunlu kolan bir yapı olduğudur (www.uludag.edu.tr)
GB’de önce birlik üyeleri arasında gümrük duvarları kalktığından, üyelerin birlik dışından yaptıkları ithalat azalarak yerini üyeler arası ithalata bırakır. Buna gümrük birliğinin “ticaret saptırıcı etkisi” denir. Diğer taraftan gümrük birlikleri, birlik açısından ithalatın zorluğu gibi, ekonomik birliği kuvvetlendirmek gibi politik amaçlarla dışarıdan daha ucuza ithali mümkün ürünleri de kendi içinde ithal ve ihraç etmeye yol açar. Buna gümrük birliğinin “ticaret yaratıcı etkisi” denir.

Bu iki etkiden hangisinin daha baskın olacağı üyeler arasında birlik öncesi mevcut gümrüklerin yüksekliğine, dışa karşı uygulanan ortak gümrüğün yüksekliğine, gümrükleri azalan ürünlere ait talebin fiyatın elastikiyetine ve bu gibi ürünlerin arz elastikiyetine bağlıdır. Dolayısıyla birlik üyeleri arasında, eskiden gümrük duvarları çok yüksek idiyse, birliğin kurulması ile kendi aralarındaki ticaret büyük ölçüde artacaktır. (SAVAŞ, 1986, 231)

4.3.1. Gümrük, Birliklerinin Ekonomik Etkileri
Ekonomik bütünleşme hareketi ile üye ülkeler arasındaki ticari engellerin kaldırılması dünya ticaretinin serbestleşmesi ve küreselleşme yolunda atılan adımlar olarak değerlendirilebilir. Ancak üye ülkeler üye olmayanlarla yaptıkları ticaret üzerindeki kısıtlamaları sürdürdüklerinden, dünya ticaretini serbestleştirme girişimleri yine de sınırlı kalmaktadır. (www.turkab.net/gb/gbbutun/htm)
Gümrük birliklerinin doğurduğu etkiler önce statik ve dinamik diye ikiye ayrılır. Statik etkiler, teknolojik ve ekonomik yapının sabit kalması varsayımı altında, üretim faktörlerinin yeniden dağıtımı dolayısıyla ortaya çıkacak etkileri ifade eder. Geleneksel dış ticaret analizlerine daha çok statik etkiler üzerinde durulur.

Oysa tek bir piyasanın yerine, birleşme hareketi ile ortak bir geniş piyasanın geçmesi, kaynak arzını, üretim yönetimini ve teknolojiyi değiştiren bir dizi sonuçlar doğuru ki buna “dinamik etkiler” denmektedir. Statik etkiler bir defalıktır. Dinamik etkiler ise süreklilik gösteren ve çoğunlukla kalkınmayı hızlandıran etkilerdir. (SEYİDOĞLU, 1999, 207).

4.3.1.1. Gümrük Birliğinin Statik Etkileri
Ülkeler gümrük birliği özelliğinde bir ekonomik bütünleşmeye gittiklerinde, ekonomideki nisbi fiyatlar değişecek ve bu durum üretim, tüketim ve ticaretin yapısı ile yönünü etkileyecektir. Birlik sonrası teknolojinin ve ekonomik yapının sabit kaldığı varsayımı altında, üretim faktörlerinin yeniden dağılımı dolayısıyla ortaya çıkan etkilere statik etkiler denmektedir.
Klasik gümrük birlikleri teorisi, birliğin üye ülkelerin üretim, tüketim ve dış ticaret hadleri üzerindeki etkilerini statik analiz ile açıklamaktadır.
GB’nin statik refah etkileri, potansiyel refah etkileri ve gelirin yeniden dağılımından kaynaklanan refah etkileri şeklinde iki ana kategoride değerlendirilebilir. Potansiyel refah etkileri, üretim ve değişimde etkinlik ile ilgilidir. Buna göre GB’nin statik refah etkileri; üretim etkileri, tüketim etkileri ve ticaret hadlerine etkileri olmak üzere 3 grupta incelenebilir.

1. Üretim Etkisi
a) Ticaret Yaratıcı Etkisi (www.turkab.net/gb/gbbutun.htm)
Bir bölge içinde ticaret engelleri kaldırılınca, bu bölgeyi oluşturan ülkeler arasında dış ticaret hacmi genişler ve üretim daha etkin ellerde toplanır. Buna gümrük birliklerinin ticaret yaratıcı etkisi denir. Ticaret yaratıcı etki gümrük birliklerinin dünya refahı üzerindeki olumlu yönüdür.
Ticaret yaratıcı etki GB dolayısıyla üye ülkelerdeki yüksek maliyetli üretimin yerine birlik içindeki daha verimli ülkenin üretiminin geçmesi dolayısıyla ortaya çıkar. Başka bir deyişle bu etki, birlik içerisinde karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir uzmanlaşmanın sonucudur. Ticaret yaratıcı etkinin büyüklüğü gümrük birliği sonucunda birliğe katılan ülkelerin refah artışının da yüksek olacağına bir işaret sayılabilir. (SEYİDOĞLU, 1999, 207-208)

b) Ticaret Saptırıcı Etki
Ticaret saptırıcı etki, GB’nin kurulmasıyla en verimli üreticinin birlik dışında kalması dolayısıyla birlik ülkelerinin bu ülkeden yapmakta oldukları ithalatın sona ermesi dolayısıyla ortaya çıkar. Birlik dışında kalan ülkelerle yapılan ticaret hacminin daralması ticaret saptırıcı etkiyi oluşturur.

Ticaret Yaratıcı ve Ticaret Saptırıcı Etkilerin Sinerjik Katkısı
GB’nin dünya refahına etkileri ticaret yaratıcı ve saptırıcı etkinin göreceli büyüklüğüne bağlıdır. Eğer ticaret yaratıcı etki ticaret saptırıcı etkiden daha büyük ise, bu durum, birlik ortalama kaynak verimliliğini yükseltecek ve dünya refahının artmasına katkıda bulunacaktır. Ticaret saptırıcı etkinin ticaret yaratıcı etkiden daha büyük olduğu durumda ise dünya kaynaklarının ortalama verimliliği ve dünya refahı düşecektir.

Tüketim Etkisi
Eğer bir mal ithal edilirken gümrük vergisi alınıyor ise bu durum o malın fiyatının artmasına neden olur. GB kuran ülkeler arasında, gümrüklerin kaldırılması malın fiyatını düşürecektir. Fiyat yapısındaki bu düşüşler tüketimi, yurt içi mallar ve üçüncü ülkelerden yapılan ithalattan saptırarak birlik içi ülkelerden satın alınan mallara yöneltir. Eğer ticarete konu olan mallarda talep esnekliği yüksek olan mallar için ucuzlayan mala olan talep artar ve bu durumda tüketim etkileri ortaya çıkar.

GB’nin olumlu tüketim etkisi birliğin ticaret yaratması durumunda meydana gelir. Birlik içinde yeni bir ticaret yaratılmasına bağlı olarak birlik üyeleri, daha ucuz kaynaktan daha azla tüketim yapma olanağına kavuşur, böylece olumlu tüketim etkisi refah seviyesinin yükselmesine katkıda bulunur. Bu anlamda olumlu tüketim etkisi olumlu üretim etkisiyle beraber ortaya çıkar.

Ticaret Hadlerine Etkisi
Gümrük Birliğinin oluşumu ve genişlemesi ticaret hacmini ve yönünü etkilemektedir. Ticaret hadleri, birliğe üye ülkeler arasındaki iş bölümünün doğuracağı refah yükselişinden her üye ülkenin alacağı payı belirler. GB’nin üye ülkelerin tüm dünyanın refahını nasıl etkileyeceği üretim ve tüketimdeki etkinlik değişmeleri yanında, ticaret hadlerindeki değişmelere de yakından bağlıdır. GB’nin ticaret hadleri üzerindeki etkilerini 4 başlık halinde sıralayabiliriz.
- Birlik İçinde Verimliliğin Artması: Birlik içinde verimlilikte meydana gelen artışlar, birliğin üretim maliyetinin düşmesine yol açar. Birliğe üye ülkelerin ürettikleri dahili mallarda meydana gelen prodüktivite artışı, birlik üyesi ülkelerin yararına sonuçlar doğurur.

- Birliğin Pazarlık Gücünde Meydana Gelen Değişmeler: Pazarlık gücünün artması durumunda, ticaret hadlerinin birlik lehine, dışarıda kalanlar aleyhine değişme olasılığı çok fazladır. Kurulan GB dünya piyasasının önemli bir kısmını kapsaması durumunda, birliğin pazarlık gücünün yükselmesi ve buna bağlı olarak dış ticaret hadlerini de lehe çevirmesi mümkündür.
- Birliğin Ekonomik Büyüklüğü: Birliğin ekonomik büyüklüğünden amaç toplam üretim hacmidir. Ekonomik büyüklüğe sahip birlik, arz ve talep şartlarını etkileyerek dünya fiyatlarını değiştirebilir ve bu değişiklikle dış ticaret hadlerini lehine çevirebilir. Ancak birlik küçük ise, dış dünyanın sonsuz esnek eğrileri ile karşılaşır ve bundan dolayı dış ticaret hadlerini lehine çeviremez.
- Birliğin Kurulmasıyla Ticaretin Birlik Dışı Ülkelerden Birlik İçine Kayması: GB ticaret sapmasına yol açtığı ölçüde, birlik üyelerinin dış ülkelerle olan ticaret hadleri birlik lehine dönebilir. Eğer birlik yönünden dış talep ve arz esneklikleri sıfır ise, dış ticaret hadleri büyük ölçüde birlik lehine dönecektir. Çünkü bu durumda, dış ülkelerin ithalatında bir azalma olmakta, fakat bu ülkelerin ihracatları daha düşük fiyattan eski seviyelerini korumaktadır.

4.3.1.2. Gümrük Birliklerinin Dinamik Etkileri
Ekonomik birleşme hareketleri üye ülkelerin ekonomik yapılarında, üretim kapasitesi ve kaynak verimliliklerinde köklü değişiklikler yapar. Bunlar zaman içinde oluşan, milli geliri, kalkınma hızını ve ekonomik refahı yakından ilgilendiren dinamik etkilerdir ve bu etkiler, Gümrük Birliğinin kaynak arzı, üretim organizasyonu, teknoloji gibi konularda ortaya çıkar. Birliklerin kurulmasından sonra ülke ekonomilerinin kazanmış olduğu dinanizmin verdiği ivme sonucu daha derin etkiler doğurmakta, üçüncü ülkelerin, birliklerin ve dünya ekonomisinin refah seviyesinin artmasına enden olmaktadır. Bu etkilere GB’nin dinamik etkileri denmektedir. (www.turkab.net/gb/gbbutun.htm)

- Dış Rekabetin Artması Etkisi: Gümrük tarifeleri, kotalar ve öteki kısıtlamalar monopolleşmeyi ve evrimliliği düşük işletmeleri özendirir. Birlik içinde dış ticaret kısıtlamalarının kaldırılması, yerli üreticileri dış piyasa rekabetiyle karşı karşıya getirir. Böylece verimliliği düşük üreticiler endüstriyi terk eder ve ancak rekabete dayanacak kadar verimli çalışanlar faaliyetlerini sürdürebilir.

- Ölçek Ekonomileri Etkisi: Üretim hacminin geniş bir piyasanın ihtiyaçlarını karşılayacak biçiminde artırılması, ölçek ekonomilerinin doğmasına yol açar. Büyük ölçekli üretim ekonomileri çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Örneğin geniş bir piyasa, ileri teknolojik yöntemlerle maliyetlerinin düşürülmesine olanak sağlar. Kitlesel üretim dolayısıyla çeşitli pazarlama fonksiyonları daha büyük hacimlerde yapılabilir. Ayrıca daha az stok bulundurma ihtiyacı doğar. Bütün bunlar maliyetlerde tasarrufa yol açar. Geniş bir piyasa bunlardan başka üretim, planlama, yönetim, araştırma ve geliştirme gibi faaliyetlerde de yüksek derecede kalifiye elemanlar çalıştırılmasına olanak verir.

Büyük ölçekli üretim ekonomilerinden, birliğe katılan ufak ülkeler daha fazla yararlanırlar. Geniş bir iç piyasaya sahip olan ülkeler birliğe katılmadan da bu ekonomilerden yararlanmaktadırlar. Örneğin ABD kendi içinde adeta bir gümrük birliği durumundadır. (SEYİDOĞLU, 1999, 212)
- Dışsal Ekonomiler Etkisi: Genel anlamda dışsal ekonomi, bir üreticinin diğer bir üreticiye yapmış olduğu karşılıksız yarar yada kayıplar şeklinde tanımlanabilir. Kitlesel üretim karşısında endüstriye hammadde sağlayan işletmeler ileri teknoloji ve büyük ölçekli üretim yöntemlerini kullanmaya başlarlar. Bu ise hammadde ve ara malların bollaşmasına, kalitenin yükselmesine ve fiyatların ucuzlamasına neden olur. Verimlilik ve büyüme hızı üzerinde olumlu sonuçlar doğuran dışsal ekonomiler, ekonomik bütünleşmeden beklenen en önemli dinamik yararlardan biridir. (www.turkab.net/gb/gbbutun.htm)

- Teknolojik Gelişmeye Etkisi: Gümrük birlikleri, üye ülkelerin teknolojik ilerleme hızlarını yükseltir. Bu ise bir yandan yurt dışından ileri tekniklerin aktarılmasına, öte yandan da işletmelerin bünyesinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha büyük fonlar ayrılmasına olanak verir.

- Yatırımları Özendirme ve Sermaye Etkisi: Gümrük birlikleri, kaynakların etkinliğini, dolayısıyla milli geliri yükseltir. Milli gelirdeki büyüme de tasarrufları ve yatırımları arttırır. Gümrük birlikleri arifelerin yeniden yükseltilmeyeceği konusunda iş adamlarına güven sağlayarak yatırımların riskini azaltır ve karlılığı yükseltir. Bunlardan başka, piyasa hacminin genişlemesi, birlik içinde üretimin daha etkin ellerde toplanmasına ve bölgeye önemli ölçüde yabancı sermaye yatırımının çekilmesine neden olabilir.

- Kaynak Hareketliliği Etkisi: İster gümrük birliği, ister ortak pazar biçiminde olsun, birlik çapında emek ve sermayenin hareketliliğindeki artış, bölge içinde kaynakların daha iyi kullanımına yol açar. Bu da verimliliği ve refahı yükseltici bir faktördür. (www.turkab.net/gb/gbbutun.htm)

4.4. Ortak Pazar
Ortak Pazar, GB’nin tüm unsurlarına ek olarak, emek, sermaye girişimci gibi üretim faktörlerinin üye ülkeler arasında serbest dolaşımını engelleyen bütün unsurların ortadan kaldırıldığı üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesinin uygulandığı bir bütünleşme şeklidir. Ortak Pazar içinde yer alan ülkedeki sermaye için, en uygun yatırım alanı bulmak serbest hale gelirken, emek de üye ülkeler arasında serbestçe dolaşarak kendi becerisine uygun iş ve ücreti elde etme olanağına sahiptir. Gerek mal ve hizmet piyasalarında gerekse üretim faktörleri piyasalarında serbest dolaşımın sağlanması, ortak pazar içinde faktör fiyatlarının eşitlenmesini ve kaynakların etkin kullanılmasını sağlayacaktır.

4.5. İktisadi Birlik
İktisadi birlik, birliğe üye ülke ekonomilerinin tam olarak birleştirilmesidir. Ortak Pazar aşamasına ek olarak ekonomik birlik; ekonomik, parasal ve sosyal politikalar ile kurumların birleştirilmesini öngörür. Özellikle tek para sistemi, merkez bankası ve birleştirilmiş mali sistem ile ortak dış ticaret politikalarının uyumlaştırılması iktisadi birliğin temelini oluşturur. Bu aşamada uyumlaştırılacak politikalar aşağıdaki gibi sıralanabilir;
• Mal ve faktör piyasalarında sağlanacak bütünleşme sadece gümrük engellerinin kaldırılması yada sermaye ve emek dolaşımının serbestleştirilmesiyle gerçekleşmez. Üye ülkelerin elerlinde standartlardan vergilemeye, çeşitli teşviklere kadar uzanan, bu akımları engelleyici politika araçları kalmaktadır. Bu nedenle sözkonusu alanlarda bir uyuma gidilmesi,
• Etkileri uluslararası düzeyde görülen çevre sorunları gibi konularda ortak politikaların izlenmesi,
• Tek bir ülkenin çözemeyeceği büyük ölçekli teknoloji, bilimsel araştırmalar ve projelerde olduğu gibi uluslararası kaynakların harekete geçirilmesini gerektiren alanlarda ortak politikaların izlenmesi,
• Topluluk içinde rekabetçi yapıları bozan ve tekelleşmeyi ortaya çıkaran uygulamaları önlemeye dönük politikalarda işbirliğine gidilmesi. (www.turkab.net/gb/gbbutun.htm)

1. TÜRKİYE’DE DIŞ TİCARET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER
1.1. Tarihçe
Osmanlılarda “Gümrük” kelimesi Maliye dilinde yer (mekan) anlamında kullanılmıştır. “Gümrük” kelimesi hem anlamı hem de konusu itibariyle Osmanlı mamul ve mahsullerinin yabancı memleketlere ve yabancı memleket mamul ve mahsullerinin de Osmanlı devletine ithal veya ihraç edilmesi sırasında, ithal veya ihraç eşyasının çıkarıldığı, getirildiği daire anlamında kullanıldığı gibi, genel anlamda bu kelime, bu daireye çıkarılan her türlü eşya üzerinden alınan resim anlamına da gelmektedir. (www.gumruk.gov.tr/tarihce/osmanli.htm)
Osmanlılarda, gümrük resimleri devlet hazinesi adına tahsil edilen önemli bir gelir kaynağıdır. Gümrük resimleri denildiğinde, sadece Osmanlı Devletinden yabancı devletlere ihraç edilen veya yabancı ülkelerden ithal edilen mal veya eşyalar üzerinden alınan vergiler anlaşılmaz. Aynı zamanda Osmanlı Devletinin bir iskelesinden diğer bir iskelesine deniz yoluyla veya bir şehir yada kasabasından diğerine karar yoluyla nakledilen mallardan da gümrük resmi alınırdı. Böylece hem dış ticaret, hem de iç ticaret gümrük resmine tabi oluyordu. (ŞENER, 145)

1.1.1. Tanzimat Öncesi Dönem
Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey zamanında bazı geçiş yerlerinde “Meks” adı altında “Baç” biçiminde bir tür vergi alınırdı. Ancak halk “Meks”in şeriata uygun olmadığını düşündüğünden “Mekkas” diye adlandırılan gümrük memurluğu mesleğine karşı o dönemlerde fazla ilgi göstermez ve bu görevi almaktan kaçınırlardı.
Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan daha sonraki yıllarda “Üsur” ve “Baç” adı altında tahsil edilen vergiler vardı.
Osmanlı İmparatorluğunda Tanzimat öncesi döneme rastlaysan tarihlerde tahsil edilen resimlere “Ezmine-i Atıka Gümrükleri” denirdi.

O dönemlerde sözü edilen bu gümrük vergilerinden; eşyanın geldiği ülke, gideceği yer ve yerli veya yabancı olup olmadığı gözetilmeksizin, gerek karadan ve gerekse denizden getirilen veya nakledilen, her türlü mal ve istihlak olunmayacak diğer mahalle nakledilirse, ondan alınan gümrük resmine “Reftiyye” eğer eşya dahil olduğu taktirde, ondan alınan gümrük resmine “Masdeğriyye” ve yabancı memleketten gelip, dahilde sarf olunmayarak, bir yabancı memlekete sevkedilen eşyadan olunan resme de “Müruriyye” deniliyordu.

"Masdariyye" resmi, şimdiki mevzuat gözönüne alındığında bir nevi tüketim vergisi anlamına gelmektedir ki, sonraları gümrük işlemlerinden kaldırılmış ve o tarihlerde sadece İstanbul Balıkhanesi'ne mahsus kalmıştır.

Gümrük Resmi genelde kıymet esasına göre tesbit edilirdi. Ancak, bu sistem tüccarla gümrükçüler arasında malın gerçek değerinin tayini hususunda devamlı tartışmalara sebeb olduğundan, 18 inci yüzyıldan itibaren gümrük resimleri, belli tarihteki mal fiyatlarına göre tesbit edilen spesifik tarifeler üzerinden alınmaya başlandı.
Öte yandan, daha sonra yapılan ticaret anlaşmaları nedeniyle, tanzimat döneminde göreceğimiz Rüsumat Emaneti tarafından, bu "Amediyye", "Reftiyye" ve "Masdariye" tabirleri tamamen ortadan kaldırılmış ise de, bu tabirler eski gümrükçülerin dillerinde daha sonraları da kullanılmışlardır. (www.gumruk.gov.tr/tarihce/osmanli.htm)
Gümrük resimleri çıkış veya varış yerinde alınırdı. Ancak İstanbul’un durumu biraz farklıydı. Anadolu ve Rumeli sahillerinde bulunan tüm gümrüğü olan iskelelerden deniz yoluyla veya kara yoluyla İstanbul’a gelen bütün malların gümrük resimleri çıktıkları yerlerde değil, İstanbul gümrüğünde alınırdı. (ŞENER, 146).

1.1.2. Tanzimat Dönemi
Osmanlı İmparatorluğu'nda tanzimat öncesi dönemde, gümrük vergilerinin toplanması iltizam usulüne göre müteahhitler aracılığıyla yapılıyordu. Ancak, mültezimlerin kendilerine büyük menfaatler sağlamaları dolayısıyla bu konuda çeşitli şikayetler de vaki oluyordu. Bu şikayetlerin de etkisi ile iltizam usulü 1840 yılında terkedildi ve emanet usulü uygulamasına geçildi. İstanbul ve çevresi için "İstanbul Emtia Gümrüğü" kuruldu ve öteki yörelerde de maaşlı memurlar görevlendirildi. (www.gumruk.gov.tr/tarihce/osmanli.htm)
Önceleri hem advalorem, hem de spesifik olarak alınan gümrük resimleri bu devirde advalorem tarife üzerinden alınmaya başlanmıştır. (ERSOY, 1985, 74)
1830’larda Osmanlı Hükümeti, Mısır sorununu çözebilmek için Rusya ve İngiltere’den yardım almak zorunda kaldı. İngilizlerin bu yardım karşılığında elde ettikleri en büyük ödün, 1838 İngiliz-Osmanlı Ticaret Sözleşmesinin imzalanmasıdır. (www.ebnet.sitemynet.com/b4.htm)
1838 Ticaret Sözleşmesi Osmanlı imparatorluğunun 16. yy’da Padişah Fermanı ile İngiltere’ye sağlanan kapitülasyonların 19. yy’da kodifikasyonunu sağlayan bir anlaşmadır.

1.1.3. Cumhuriyet Dönemi
1929 yılında 1499 sayılı Gümrük Tarifesi ve İthalat Umumi Tarifesi kabul edilmiştir. “Spesifik” esaslı tarife ve kanun; gümrük vergi ve resimlerini artırarak, ülkede imal ve istihsal edilen mal benzerlerine ithal yasakları koymak konularında hükümete yetkiler tanımaktaydı. (ERSOY, 1985, 5)
Cumhuriyetin ilk yıllarında 1923-1930 döneminde dış borçların ödenmesine ilişkin Lozan Anlaşması hükümetleri sonucu, dış ticaret rejimi bağımsız olarak belirlenememiştir. Öte yandan belirli ürünlerin ihracat tekeli borçların ödenmesini teminen yabancılara verilmişti. İthalat üzerinden de vergi alınamamaktaydı. (www.geocities.com/tolgabasarmis/disticaret.htm)
1930-1935 yılları arasında ithalattaki azalışın ihracattaki azalıştan daha hızlı olması ve 1935-1946 yılları arasında ithalatın ihracatı geriden izlemesi sonucu dış ticaret dengesi pozitif bakiye vermiş ve dolayısıyla da dış ticaret üzerinden alınan vergiler azalmıştır. (KORKMAZ, 1982, 150)
Muamele vergisinde 1940 yılında yapılan değişiklikle vergi istisnası uygulaması getirilmiştir. 1937 yılında ilk defa ihracatçı birlikleri kurumuştur. 1930 yılından sonra fazlalık vermeye başlayan dış ticaretimiz 1947 yılından sonra yine açık vermeye başlamış ve kronik hale gelmiştir. (www.geocities.com/tolgabasarmis/disticaret.htm)
Eylül 1946 tarihinde yapılan devalüasyon üzerine, bazı malların gümrük vergilerinde %156 oranında artırım yapılmıştır. (SAYAR, 1985, 240) 1946 yılında gümrük vergisinin vergi hasılatı içindeki oranı %4,42 iken o yıl %50 oranında yapılan devalüasyon dış ticaret hacmini genişlettiğinden, gümrük vergisinin payı da 1947’de %10,26’ya yükselmiştir. (ERBAY, 1987, 20).
1929 tarihli tarife 1954 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. 1954 yılında gümrük tarifesi değiştirilmiş ve spesifik tarifeye dayanan sistemden, bazı istisnalar dışında advalorem tarife sistemine geçilmiştir. (KORKMAZ, 1982, 150)
Osmanlı İmparatorluğu Fransa ve İngiltere ile yaptığı 1838 tarihli ticaret anlaşması gereği, her türlü mal ithalatının yalnızca %5 gümrük vergisi alınarak yapılmasını, sınırları içerisinde ithal mallarının ek vergi alınmaksızın, önceden istenilen tezkereler aranmaksızın dolaşımının sağlanmasını ve bu malların yerli-yabancı ayırımı yapılmaksızın halka sunumunun kolaylaştırılması kabul edilmiştir (ERSOY, 1985, 74) İngilizler bu sözleşmesi öncesi 24 yıllık dönemde Osmanlı’ya olan ihracatlarını 12 misli arttırmışlardı. Sözleşme yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Birkaç yıl içinde diğer Avrupa ülkeleriyle de benzer sözleşmelerin yapılmasıyla Osmanlı Avrupa’daki sanayi birikiminin açık bir pazarı haline geldi. (www.ebnet.sitemynet.com.b4.htm)
1861 yılında yeni bir Ticaret Anlaşması yapılmıştır. Bu yeni anlaşma ile 1838 anlaşmasında % 5 olarak düşük tesbit edilmiş olan giriş gümrük vergisi % 8 olarak arttırılırken, % 12 olarak yüksek tesbit edilmiş olan ve bu nedenle esasen sınırlı olan ihracatımızı olumsuz yönde etkileyen çıkış gümrük vergisi % 8 olarak indirilmiş ve % 1' e kadar da her sene % 1 oranında azaltılması kararlaştırılmıştır. Lehimize olan bu hükümlerin yeni ticaret anlaşmasına yansıtılabilmesi, şüphesiz o günün şartları altında bir başarı idi. Diğer taraftan, 28 yıl süreli olan 1861 tarihli ticaret anlaşmasının sonunda, giriş gümrük vergisinin arttırılması istenmiş ise de, diğer taraf devletler bu arttırıma yanaşmamışlar, nihayet uzun çabalardan sonra 1907 yılında giriş gümrük vergisi % 11 e yükseltilebilmiştir.
1861 tarihli ticaret anlaşması ile sağlanan diğer bir hak da, manifesto verilmesi mecburiyetinin getirilmesi konusunda olmuştur.
Osmanlılar “gümrük resmi”ni uygulama ve etkisi yönünden bakılacak olunduğunda devlet gelirleri içinde en zoru, tahsil edilmesi açısından da bakılacak olunduğunda da, en çabuk elde edileni olarak görmüşlerdir. (www.gumruk.gov.tr/tarihce/osmanli.htm)
1838 Ticaret Sözleşmesinin yürürlüğü Lozan Anlaşmasına kadar sürmüştür. Lozan Anlaşması (kapitülasyonlara dair uluslararası anlaşma) sonucunda Türkiye tam bağımsızlığına kavuşmuş ve 1838 Ticaret sözleşmesi tarihe gömülmüştür. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması sonucunda imzalanan Lozan Anlaşması, ekonomik bağımsızlığın anlaşmaları yürürlük tarihinden beş yıl sonra başlayacağını hükme bağlamıştı. (www.urunlu.com/arastirmalar/1838/1838.htm) Lozan Anlaşması ile gümrük politikamızı belirleme konusunda beş yıl süre ile engellenmemize rağmen yine de kendi üretimini koruma yada ithalat miktarını ayarlamada bazı politika seçeneklerinin elimizde kaldığı söylenebilir. Bunlardan birincisi, istihlak vergisi yoluyla ithal mallarının içteki fiyatını yükseltmek ve tüketimini azaltarak, ithalatını kısmaktadır. İkinci ise, devlet tekelinin alanını genişletmek yoluyla yeni üretim sahalarının kurulmasını sağlamak ve böylece ithalatı kısıtlamaktır. (VARCAN, 1987, 35)
1956, 1957 ve 1958 yıllarında gümrük vergisi oranı %7’ye inmiştir. Buna sebep ise enflasyon dolayısıyla ihraç mallarının nisbi fiyatının artmış olması ve dış ticaret hacminin daralmış olmasıdır. 1958 devalüasyonu ile dış ticaret hacmine paralel olarak gümrük vergisinin vergi hasılatı içerisindeki payı da artmış, 1959 yılında %11,39 olmuştur.
1964 tarihli ve 474 sayılı Kanun ile tarifedeki oran ve hadlerde değişikliği yapmaya ve bu değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve şartları tespite Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Bu kanun ile ayrıca advalorem sisteme geçilmiş, gümrük vergilerinde taksitlendirme esası getirilmiştir. (ERBAY, 20)
1960’lı yıllarda Beş Yıllık Kalkınma Planının devreye girmesiyle ithalata müdahale daha sistematik hale gelmiş ve yerli sanayinin korunmasıyla birlikte ithal ikamesine dayalı bir sanayi politikası takip edilmiştir.
1960-70 döneminde dünya ihracatı ortalama olarak yılda %8,22 artarken, Türkiye ihracatı %15,25 oranında artmıştır. 1980 yılına kadar, Dünya ihracatı içindeki payı %0,46 idi. 1960 yılında bu oran %0,26, 1970 ve 1973 yılında sırasıyla %0,20 ile %0,24 olmuştur. Bu yıldan sonra Türkiye’nin dünya ihracatı içindeki payı giderek zayıflamış ve 1980 yılında %0,15’e düşmüştür. (www.geocities.com/tolgabasarmis/disticaret.htm)
Gümrük vergisi dışında, 1957’ye kadar ithalatta Muamele Vergisi alınmış, bu uygulama 19577 yılından sonra istihsal vergisi olarak değişmiştir. 1957’ye kadar İthalat Muamele Vergisi, bu tarihten sonrada İstihsal Vergisi bünyesindeki dış ticaret vergisinin ağırlığı göreli olarak yükselmiştir. (www.ekutup.dpt.gpv.tr/vergi/dik510.pdf)

1.1.4. 1980 ve Sonrası
1980 sonrasında ihracatta bürokratik formaliteler azaltılmış ve basitleştirilmiştir. Türkiye’nin ihracatında 1980’li yıllarda önemli bir yapı değişikliği ortaya çıkmıştır. Tarım ürünleri ihracatının toplam ihracat içindeki payı, 1970’de %75 ve 1980’de %57 gibi çok yüksek düzeylerdeyken 1998 yılında %18,7 olmuştur. Sanayi ürünleri ihracatının payı ise 1970’deki %18 ve 1980’deki %36 düzeylerinden hızlı bir şekilde artarak 1998 yılında %77,4’e yükselmiştir. Ayrıca 1980 sonrası dönemde imalat sanayi ihracatının ürün birleşiminde de tarıma dayalı olmayan sanayiler lehine bir değişim ortaya çıkmıştır. Bu gelişme Türkiye’nin ekonomik yapısında gerçekleşmekte olan “sanayileşme yönünde yapısal değişim” olgusuyla da uyumlu bulunmaktadır. (www.byeqm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/kitaplar/isteturkiye/turkce/makro253.htm)
1980 sonrası dönemde, sanayi kesiminin desteklenmesi üretim aşamasında yoğunlaştırılmış ve yabancı sermaye teşvikleri arttırılmıştır.
Önemli bir bölümü 1980 yılında başlatılan ve ihracata yönelik düzenlemelerle birlikte döviz kazandırıcı faaliyetleri teşvik eden önlemler, sanayinin rekabet gücü kazanması ve ihracatın artırılması yönünde büyük katkılar sağlamıştır. (www.tbb.gen.ttr/turkce/iktisat)
Türkiye’de dış ticaret üzerinden alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı 1980’li yıllarda %20’ler civarında gerçekleşmiştir.
1980’lerden sonra sanayinin dışa açılması gereği 3 açıdan ele alınabilir.
- Sanayinin dışa açılması iktisadi ve politik bir zorunluluktur. Bu zorunlu tercihin yapılmasında petrol krizi ve dünya ekonomik krizinin büyük rolü olmuştur.
- Sanayinin dışa açılması Türkiye’nin sanayileşme sürecine doğal olarak ulaştığı bir aşama olarak da kabul edilebilir. Bu aşamaya Türkiye’de tüketim malları alanında ithal ikamesinin geniş ölçüde tamamlanması ile gelinmiştir.
- 1980 sonlarında sanayinin dışa açılması politik bir tercih olmuştur. Bu tercih Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliği İslam Dünyasındaki eğilimler göz önüne alınarak yapılmıştır.
İthalatın liberalizasyonu sanayinin dışa açılımının en önemli göstergelerinden ve gereklerinden birisidir.
Türkiye’de ithalatın liberalizasyonu yönündeki ilk adım 24 Ocak tedbirleriyle ihracata yönelik girdiler için sıfır gümrük uygulaması ile başlamış ancak esas liberalizasyon 1984 sonlarında yapılmıştır.
1984 sonrasında yapılan düzenlemeler ile ithalat yasaklarının bir kısmı kaldırılmıştır.
1984 sonrasında ithal sınırlamaları da azaltılmıştır. 1984’ten sonra ve özellikle 1990’da gümrük vergi, resim ve harçlarda azalmalar yapılmıştır.

2. İHRACAT VERGİLERİ
İhracat vergileri, eşyanın ihracatında öngörülen gümrük vergileri ve eş etkili yükleri, tarım politikası veya işlenmiş tarım ürünleriyle ilgili özel düzenlemeler çerçevesinde alınan ihracat vergilerini kapsar. (www.gumruk.gov.tr/toctum1.htm) İhracat vergileri devletin kendisine gelir sağlamak için ihraç mallar üzerinden aldığı vergilerdir. (www.dunyaonline.com/34018.asp)
İhracat vergileri;
• Hazineye gelir sağlamak
• Hammaddelerin yurt içinde işlenmesini özendirmek
• Doğal kaynakların arzını korumak
• Dış ticaret hadlerini ülke lehine değiştirmek
amacıyla konulur. (www.kaum.ktu.edu.tr/kenancelik/camlyas2.htm)
Ülkemizde ihracattan Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu kesintisi yapılmaktadır.
Destekleme ve Fiyat İstikrar fonu, 15.02.1984 ve 18313 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre, 14.10.1988 tarih ve 19959 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 88/13384 sayılı Karar ile kurulmuştur.
Yıllar içerisinde yapılan değişiklikler neticesinde şu anda sadece fındık ve deri ihracatında anılan fona kesinti yapılmaktadır.
Bu çerçevede;
1. 28.1.1992 tarih ve 21125 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 92/2645 sayılı Destekleme Fiyat İstikrar Fonu Kakında Kararın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile; işlenmiş deri ve kösele dışında kalan pike dahil her türlü hayvan deri ve postları ihracatında 50 cent/kg karşılığı TL kesinti yapılmaktadır.
2. 18.12.1997 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 97/1306 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile; kabuklu fındık ihracatında 4 cent/kg, natürel iç fındıkta ise 8 cent/kg prim kesintisi yapılmaktadır. Diğer taraftan; Amerika, Okyanusya, Uzakdoğu ve Akdeniz’e kıyısı bulunmayan Afrika ülkelerine gerçekleştirilen ihracata yapılan prim kesintilerinde, naturel iç fındık için 4 cent/kg, kabuklu fındık için ise 2 cent/kg karşılığı TL indirim uygulanmaktadır.
Fındık ihracatında uygulanan Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu primi kesintilerinin mevcut durumu;
- Fındık ihracatından tahsil edilmekte olan DFİF kesintisi miktarları, kabuklu fındıkta (5 cent/kg’dan) 4 cent/kg’a, naturel fındıkta ise (10 cent/kg’dan) 4 cent/kg’a indirilmiş olup, işlenmiş fındıkta (7,5 cent/kg’dan) tamamen kaldırılmıştır.
- 1000 grama kadar ambalajlarda yapılacak naturel fındık ihracatında 4 cent/kg, kabuklu fındıkta ise 2 cent/kg karşılığı TL indirim uygulanacağı hükmü getirilmiştir.
- Amerika, Okyanusya, Uzakdoğu ve Akdeniz’e kıyısı bulunmayan Afrika ülkelerine yapılacak naturel fındık ihracatında 4 cent/kg, kabuklu fındıkta ise 2 cent/kg karşılığı TL indirim uygulanacağı hükmü getirilmiştir.

DFİF’na ilişkin genel değerlendirme;
1) 1978-1982 yılları arasında fındık ihracatından tahsil edilmekte olan DFİF kesintisi miktarları TL bazında belirlenmiştir.
2) 1980-1990 yılları arasında fındık ihracatından tahsil edilmekte olan DFİF kesintisi miktarları Para ve Kredi kurulu tarafından tespit edilmiş olup, 1990 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenmeye başlamıştır.
3) 6.8.1982 tarih ve 67 sayılı Para ve Kredi Kurulu Tebliği ile kesinti miktarları cent bazında belirlenmeye başlamış olup, söz konusu miktarlar naturel iç fındık için 70 cent/kg, kabuklu fındık için 35 cent/kg için ve işlenmiş fındık için 52-36 cent/kg olarak tespit edilmiştir.
4) 31.12.1983 tarih ve 96 sayılı Para ve Kredi Kurulu Tebliği ile kesinti miktarları sırasıyla 95 cent/kg, 48 cent/kg ve 83-77 cent/kg’a yükseltilmiştir.
5) 6.3.1984 tarih ve 99 sayılı Para ve Kredi Kurulu Tebliği ile kesiti miktarları sırasıyla, 110 cent/kg, 55 cent/kg ve 98-77 cent/kg’a yükseltilmiştir.
6) 1984 yılından itibaren sözkonusu kesinti miktarları kademeli olarak düşürülmüştür.
7) 4.9.1990 tarih ve 90/796 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kesinti miktarları sırasıyla, 20 cent/kg, 40 cent/kg ve 30-10 cent/kg’a indirilmiştir.
8) 1.9.1992 tarih ve 92/3501 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kesinti miktarları naturel iç fındık için 10 cent/kg, kabuklu fındık için 5 cent/kg’a, işlenmiş fındık için 7,5 cent/kg’a indirilmiş olup, ileri derecede işlenmiş fındık için kesinti tamamen kaldırılmıştır.
9) 18.12.1997 tarih ve 23204 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 97/10306 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kesinti miktarları, kabuklu fındıkta 4 cent/kg’a, naturel fındıkta ise 8 cent/kg’a indirilmiş olup, işlenmiş fındıkta tamamen kaldırılmıştır. (D.T.M., İhracat Tebliğleri)

İhracatta Vergi İadesi
İhracatta vergi iadesi, ihracatı teşvik tedbirlerinden biridir. Vergi iadesiyle, ihracatı teşvik edilmek istenen ürünleri maliyetine dahil vergilerin kısmen veya tamamen ihracatçıya ödenmesi yoluyla, ihraç edilecek olan malın maliyetini azaltmaktır. (http://acikbas.home.icq.com/menu/sozluk/sozluki.html)
Vergi iadesi uygulaması ile, ihracatın toplam hacminin arttırılması ve çeşitli ürünlere selektif vergi iadesi uygulanması ile ihraç ürünlerine çeşitlilik kazandırılmak istenmektedir. (KARLUK, 1981, 113)

İhracatta Vergi Muafiyeti
Vergi muafiyetiyle amaç, ihracatı teşvik edilmek istenen ürünlerin gümrük, ihracat kredilerinden vergi, resim, harç almamam gibi teşviklerle ihraç eidlecek olan malın maliyetini azaltmaktır. (http://acikbas.home.icq.com/menu/sozluk/sozluki.html)
Türkiye’nin uluslararası ticarete gerektiği ölçüde katılabilmesinin ve kalkınma çabalarının sürdürebilmesinin başta gelen koşullarından birisi de ihracatını ekonominin gereklerine uygun düzeye çıkarabilmesidir.
Bu amacın gerçekleşebilmesi her şeyden önce ihraç ürünlerine dünya pazarlarında rekabet gücü sağlamasına bağlıdır. Bu ise ihraç ürünlerinin uluslararası pazarlarda vergi yükünden arındırılmış olarak çıkmasını gerektirir.
“Destination İlkesi” olarak bilenen ve GATT, Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlarca da benimsenen bu kural, Türkiye’de “İhracatta vergi iadesi” rejiminin temelini oluşturur. (TÖRE, 1992, 194)

3. İTHALAT VERGİLERİ
Türkiye’de dış ticaretten alınan vergiler daha çok ithalata dayalı olan vergilerdir.
İthalat işlemleri sırasında alınan vergiler, gümrük değeri üzerinden veya ölçü birimi üzerinden alınan Gümrük Vergisi, Özel Tüketim Vergisi, gümrük değeri üzerinden alınan Katma Değer Vergisi ve gümrük işlemleri için alınan ücretledir. (www.foreigntrade.gov.tr)
Bunların yanında zamanında uygulanmış ve bir kısmı halen uygulanmakta olan vergilerde vardır. İthalat Muamele Vergisi, İthale Alınan İstihsal Vergisi, İthalat İstihlak Vergisi. Ayrıca Damga Resmi, Belediye Hissesi ve Rıhtım resmi bunların arasında sayılabilir.

GÜMRÜK VERGİSİ
Gümrük vergileri, gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihte yürürlükte olan gümrük tarifesine göre hesaplanır.
Gümrük tarifesi;
a) Bakanlar Kuruluna kabul edilen Türk Gümrük Tarife Cetveli
b) Tamamen veya kısmen Türk Gümrük tarife cetveline dayanan veya bu cetvele ait açılımlar ekleyen veya eşya ticaretine ilişkin tarife önlemlerinin uygulanması için tespit edilen diğer cetvelleri,
c) Türk Gümrük Tarifesinin kapsadığı eşyaya uygulanacak
o Gümrük vergi oranlarını,
o Tarım politikası veya işlenmiş tarım ürünleriyle ilgili özel düzenlemeler çerçevesinde alınan ithalat vergilerini
d) Türkiye’nin bazı ülkeler veya ülke grupları ile yaptığı tercihli bir tarife uygulaması gerektiren anlaşmalarda yer alan tercihli tarife uygulamalarını,
e) Türkiye tarafından tek taraflı olarak bazı ülkeler, ülke grupları veya toprak parçaları için tanınan tercihli tarife uygulamalarını,
f) İthalat vergilerinde azı eşyaya şartlı olarak uygulanacak muafiyet veya indirim uygulamalarını,
g) Yukarıdakilerin dışında kalan diğer tarife uygulamalarını kapsar.
İthalatta gümrük yükümlülüğü;
a) İthalat vergilerine tabi eşyanın serbest dolaşıma girmesi,
b) İthalat vergilerine tabi eşyanın ithalat vergilerinden kısmi muafiyet suretiyle geçici ithali halinde doğar. (www.gumruk.gov.tr/toctum1.htm)
Gümrük yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumlu bütün kişiler;
Eşyanen,
- Bir gümrük rejimine tabi tutulması
- Bir serbest bölgeye girmesi
- Türkiye Gümrük Bölgesi dışına yeniden ihracı
- İmhası
- Gümrüğe terk edilmesi
- Serbest dolaşıma giriş rejimi
- Transit rejimi
- Gümrük antrepo rejimi
- Dahilde işleme rejimi
- Gümrük kontrolü altında işleme rejimi
- Geçici ithalat rejimi
- Hariçte işleme rejimi
- İhracat rejimi
- Kendi adına beyanda bulunan kişiyi veya adına beyanda bulunulan kişidir. (www.gekim.com.tr/t_b/1.htm#a7)
Rejim deyimi; serbest dolaşımda olmayan eşyaya,
- Transit
- Antrepo
- Şartlı muafiyet sistemi kapsamında dahilde işleme
- Gümrük kontrolü altında işleme
- Geçici ithalat
Ekonomik etkili gümrük rejimi deyimi;
- Antrepo
- Dahilde işleme
- Gümrük kontrolü altında işleme
- Geçici ithalat
- Hariçte işleme
düzenlemelerinin uygulanması anlamına gelir.

Transit Rejimi
Gümrük idareleri, transit rejimine tabi tutulan eşyanen Türkiye Gümrük Bölgesi içinde;
- Yabancı bir ülkeden yabancı bir ülkeye,
- Yabancı bir ülkeden Türkiye’ye,
- Türkiye’den yabancı bir ülkeye,
- Bir iç gümrükten diğer bir iç gümrüğe taşınmasına izin verir.
Transit eşyası için tahakkuk edebilecek gümrük vergilerinin ödenmesini sağlamak üzere bir teminat verilmesi zorunludur. Ancak;
- Deniz ve havayolu ile yapılan taşımalardan,
- Boru hattı ile yapılan taşımalardan,
- Demiryolu ile yapılan taşımalardan,
Yönetmelikle belirlenecek haller dışında teminat aranmaz.

Gümrük Antrepo Rejimi
a) İthalat vergilerin ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmamış ve serbest dolaşıma girmemiş eşyanın,
b) Gümrük antreposuna alınması halinde ihracata ilişkin önlemlerden yararlanabilecek ihraç eşyasının,
Bir gümrük antreposuna konulmasına ilişkin hükümleri belirler.
• Gümrük antreposu, genel antrepo ve özel antrepo olabilir.
a) Genel antrepolar, eşyanın konulması için herkes tarafından kullanılabilen;
b) Özel antrepolar, yalnız antrepo işleticisine ait eşyanın konulması amacıyla kurulan gümrük antrepolarıdır. (www.gumruk.gov.tr/toctum1.htm)

Dahilde İşleme Rejimi
Bir ihracatı teşvik politikası aracı olarak kullanılmaktadır; ihraç edilmesi düşünülen malların üretiminde kullanılacak olan hammadde, yardımcı madde, ara malı ve ambalaj malzemelerinin, başta çeşitli vergisel yüklerden muaf olmak üzere, çeşitli kolaylıklar ve teşviklerden yararlanmak suretiyle temin edilmesini sağlamaktadır.
Dahilde işleme izin belgeleri kapsamında yararlanılabilecek destek ve avantajlar şunlardır:
- Üçüncü ülkelerden yapılan ithalatta Gümrük Vergisi,(GV), KDV ve diğer vergilerden muafiyet,
- AB ülkelerinden ithalde KDV, ve diğer vergilerden muafiyet,
- Vergi, resim ve harç istisnası,
- Kabul kredili, mal mukabili(açık hesap) ve vadeli akredifli ödeme şekillerine göre yapılan ithalatlarda Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) muafiyeti,
- Serbest Bölgeler üzerinden, ithalat yolu ile tedarik etmek suretiyle Türk menşeli girdilerde KDV muafiyeti
- ihracat taahhüdünü üçüncü ülkelere yapılan ihracatla yerine getirmek koşulu ile ithalatta kota ve gözetim önlemlerinden muafiyet,
- Dış Ticarette Standardizasyon ve Teknik Düzenlemeler mevzuatına tabi olmama,
- İhracat sayılan satış ve teslimler ile ilgili olarak gümrük vergisi muafiyetli ithalat,
- Eşdeğer eşya kullanımına olanak vermesi,
- Ödenmiş vergilerin geri alınması
Dahilde İşleme Rejimi kapsamında sağlanan bu avantajlardan dört ayrı sistem vasıtası ile yararlanmak mümkündür. Bunlar,
1) İhracı taahhüt edilen malların ithalatı ile ilgili askıya alma sistemi veya şartlı muafiyet sistemi,
2) İhracat sayılan satış ve teslimlerle ilgili askıya alma sistemi,
3) Eşdeğer Eşya kullanımı sistemi ,
4) Geri ödeme sistemidir.(www.ymm.net/vergirehberi/dahilde_isleme_rejimi.htm)

Geçici İthalat Rejimi
Serbest dolaşıma girmemiş eşyanın ithalat vergilerinden tamamen yada kısmen muaf olarak ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın, Türkiye Gümrük Bölgesi içinde kullanılması ve bu kullanım sırasındaki olağan yıpranma dışında, herhangi bir değişikliğe uğramaksızın yeniden ihracına olanak sağlayan hükümlerin uygulandığı rejimdir.

Gümrük Kontrolü Altında İşleme Rejimi
Serbest Dolaşıma girmemiş eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesinde, ithalat vergilerine veya ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın niteliğini veya durumunu değiştiren işlemlere tabi tutulmaları ve bu işlemelerden elde edilen ürünlerin gümrük vergileri üzerinden serbest dolaşıma girmelerine ilişkin hükümlerin uygulandığı rejimdir. Elde edilen bu ürünler işlenmiş ürün olarak adlandırılır.
Gümrük kontrolü altında işleme rejiminin uygulanabileceği durumların listesi yönetmelikle belirlenir.
İzin sadece Türkiye Gümrük Bölgesinde yerleşik kişilere;
a) işlenmiş ürünler içinde ithal eşyasının teşhisinin mümkün olduğu,
b) Eşyanın işlenmesinden sonra, rejime tabi tutulduğu sıradaki niteliğe veya durumuna dönüştürülmesinin ekonomik olarak mümkün olmadığı,
c) Rejimin uygulanmasının, ithal eşyasının tabi olduğu menşe ve miktar kısıtlaması kurallarının etkilerini saptırmayacağı,
d) Türkiye’deki benzer eşyanın üreticilerinin temel ekonomik çıkarlarını olumsuz etkilemeyen, bir işleme faaliyeti yaratma veya devam ettirme yönündeki ekonomik amaçlara uyulduğu hallerde verilir.

Hariçte İşleme Rejimi
Serbest dolaşımdaki eşyanın hariçte işleme faaliyetlerine tabi tutulmak üzere Türkiye Gümrük Bölgesinden geçici olarak ihracı ve bu faaliyetler sonucunda elde elde edilen ürünlerin ithal vergilerinden tam veya kısmi muafiyet suretiyle yeniden serbest dolaşıma girişine ilişkin hükümlerin uygulandığı rejimdir.
Hariçte işleme rejimi;
- İhracı, ödenmiş ithalat vergilerinin geri verilmesine veya teminata bağlanmış ithalat vergilerinin kaldırılmasına yol açan,
- İhracından önce, nihai kullanımları nedeniyle tam muafiyet suretiyle serbest dolaşıma giren ve bu muafiyetin tanınması için gerekli koşulları taşımaya devam eden,
- İhracı, ihracat vergi iadesini gerektiren veya ihracı nedeniyle tarım politikası çerçevesinde vergi iadesi dışında bir mali avantaj sağlanan,
Serbest dolaşımdaki eşya için uygulanmaz.

Bedelsiz İthalat
Bedeli için döviz transferi yapılmadan yurtdışında elde edilen ve yurda getirilmesi mecburi olmayan dış kazanç ve tasarruflarla satın alınan bazı şahsi ve ticari mahiyette eşyanın yurda ithalidir. Bu ithalatta ödenmesi gereken bazı vergiler bulunmaktadır. Bu vergiler ithal anında gümrük idarelerince tahsil edilir.


Gümrük Vergilerinden Muafiyet ve İstisna
Aşağıda sayılan hallerde, serbest dolaşıma sokulacak eşya gümrük vergilerinden muaftır.
1) Cumhurbaşkanının zat ve ikametgahı için gelen eşya,
2) Mütekabiliyet esasına göre ithal edilen diplomatik eşya,
3) a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için gümrük beyannamesi bu kuruluşlar adına düzenlenmiş olmak kaydıyla, yurt dışından tedarik olunan her türlü harp silah, araç, gereç, teçhizat, makine, cihaz ve sistemleri ile bunların yapım, bakım ve onarımlarında kullanılacak yedek parçalar, akaryakıt ve yağlar, hammadde, malzeme ve harp ganimetleri,
b)) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyacı için bedelsiz olarak dış kaynaklardan alınan her türlü yardım malzemesi,
c) Emniyet Genel Müdürlüğü ile Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü tarafından emniyet ve gümrük muhafaza hizmetleri ihtiyacı için dış memleketlerden mubayaa ve ithal olunacak (a) bendinde yazılı araç, gereç ve silahlar ile bunların teferruatı,
4) Değeri 100 EURO’yu geçmeyen eşya;
5) Gerçek kişiler tarafından ithal edilen kullanılmış şahsi eşyadan;
a) Kanuni ikametgahlarını Türkiye Gümrük Bölgesine nakleden gerçek kişilere ait alındığı tarihte üç yaşından büyük olmayan kullanılmış motorlu veya motorsuz özel kara nakil vasıtaları,
b) Kanuni ikametgahlarını Türkiye Gümrük Bölgesine nakleden gerçek kişilere ait her türlü kullanılmış ev eşyası,
c) İkametgahı Türkiye’de olan bir Türk ile evlenerek veya evlenmek üzere Türkiye’ye gelen kişilere ait çeyiz eşyası,
d) Miras yoluyla intikal eden kişisel eşya,
e) Türkiye’ye öğrenim görmek amacıyla gelen öğrencilere ilişkin eğitimle ilgili malzemeler ve eğitimle ilgili diğer ev eşyası,
f) Türkiye Gümrük Bölgesinden geçici olarak çıkan gerçek kişilerin geri getirdiği kullanılmış ev eşyası,
6) Gerçek kişilerce ithal edilen diğer eşyadan;
a) Değeri 300 EURO’yu geçmemek üzere gerçek bir kişiden diğerine gönderilen veya yolcular tarafından ithal edilen hediyelik eşya,
b) Şeref nişanları veya ödülleri,
c) Uluslararası ilişkiler çerçevesinde alınan hediyeler,
7) Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yararına çalışan dernekler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından ticari gaye güdülmemek ve kuruluş amaçları doğrultusunda kullanılmak üzere ithal edilen eşyadan;
a) Eğitim, bilim ve kültürel amaçlı eşya ile bilimsel alet ve cihazlar,
b) Tıbbi teşhis, tedavi ve araştırma yapılmasına mahsus alet ve cihazlar,
c) Bilimsel araştırma amacına yönelik hayvanlar ile biyolojik veya kimyasal maddeler,
d) İnsan kaynaklı tedavi edici maddeler ile kan gruplama ve doku tipi ayırma belirteçleri,
e) İlaç özelliği olan ürünlerin kalite kontrolü amacına yönelik maddeler,
8) Bir ticari faaliyetin yürütülmesi ile bağlantılı ithalat;
a) İşyeri nakli suretiyle ithal edilen sermaye malları ve diğer malzemeler,
b) Türkiye Gümrük Bölgesinde faaliyette bulunan çiftçilerin, komşu ülkedeki mülklerinden elde ettikleri ürünler,
c) Komşu ülkelerdeki çiftçiler tarafından Türkiye Gümrük Bölgesindeki mülklerinde kullanılmak üzere getirilen, toprak ve ekinlerin işlenmesi amacına yönelik tohum, gübre ve diğer ürünler,
d) Ticari mahiyet arz etmeyen numuneler,
i) Önemli değeri olmayan numunelik eşya ve modeller,
ii) Basılı reklamcılık dokümanları ve reklamcılık amacına yönelik malzemeler,
iii) Bir ticari fuarda veya benzeri bir faaliyette kullanılan veya tüketilen ürünler,
e) İnceleme, analiz veya test amaçlı olarak ithal edilen eşya,
9) Ulaştırmacılıkta kullanılan eşya;
a) Taşıma sırasında eşyanın istifi ve korunması için yardımcı maddeler,
b) Canlı hayvanların nakli sırasında kullanılan kuru ot, yem ve yiyecek maddeleri ile ilaçları,
c) Ulaşım araçları ile özel konteynerlerde mevcut bulunan akaryakıt ve madeni yağlar,
d) Deniz ve hava ulaşım araçlarına ait donatım ve işletme malzemesi.
10) Bilgi materyali ithalatı;
a) Yayın hakları veya endüstriyel ve ticari patent haklarını koruyan örgütlere gönderilen eşya,
b) Turistik reklamcılık malzemeleri,
c) Ticari değeri olmayan çeşitli belge ve eşya,
11) Cenaze ve cenaze ile ilgili eşyanın ithali;
a) Savaş kurbanları anıtları ile mezarlıkların yapımı, bakımı ve süslenmesi amacına yönelik eşya,
b) Tabutlar, cenaze kül kapları ve süsleme niteliği olan cenaze levazımatı,
12) Diğer eşya;
a) Malul ve sakatların kullanımına mahsus eşya,
b) Doğal afetlerden zarar görenlere gönderilen eşya,
c) Türkiye’de düzenlenen uluslararası spor müsabakalarında kullanılmak üzere getirilen eczacılık ürünleri (www.gumruk.gov.tr/toctum1.htm)


KATMA DEĞER VERGİSİ
Katma değer vergisi, mal ve hizmetlerin üretiminde tüketimine kadar geçen, üretici, toptancı, yarı toptancı, perakendeci gibi her aşamada katılan değer üzerinden alınan, her aşamada matrahı katma eğer olan ve sonunda tümü tüketici üzerinden alınan bir vergidir. (ARSLAN, 2001, 251)
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesi uyarınca her türlü mal ve hizmet ithalatı, aynı kanunun 28 inci maddesine dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararlarında belirtilen oranlarda Katma Değer Vergisi’ne tabi bulunmaktadır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 21 inci maddesine göre bu verginin matrahını;
- İthal edilen malın gümrük vergisine esas kıymeti, gümrük vergisinin kısmet esasına göre alınması veya malın gümrük vergisinden muaf olması halinde sigorta ve navlun bedelleri dahil CIF değeri bunun belli olmadığı hallerde malın gümrükçe tespit edilecek değerine,
- İthalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar ile fiili ithalata kadar yapılan diğer giderler ve ödemeler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı kur farkı gibi ödemelerin eklenmesi suretiyle bulunacak miktar oluşturmaktadır. (DTM, İthalat Tebliğleri)

Katma Değer Vergisinin Olumlu ve Olumsuz Yanları
Olumlu Yanları
a) İhracatta vergi iadesi sağlandığından ihracatı olumsuz yönde etkilemez. Ödemeler dengesi üzerinde olumlu etki yapabilir.
b) Vergi yükü üretime katılan değer oranında sektörler ve şahıslar arasında adil bir şekilde dağıtılır. Ancak dolaylı vergilerin özelliği gereği vergi, sonuçta nihai tüketici üzerinde kalır.
c) Katma değer vergisi malın artan değeri ile birlikte arttığından, milli gelir artışlarını diğer vergilere oranla daha iyi takip eder. Bu durumun doğal sonucu olarak vergi geliri artar.
d) Katma değer vergisine tabi olanlar ödedikleri verginin bir kısmını elde etmek imkanına sahip olduklarından vergiye karşı daha az tepki gösterirler. Ayrıca vergi ödemek için düzenlenen vesika ve belgeler dolaysız vergilerin toplanmasında da katkıda bulunur.
e) Her aşmadaki mükellefler arasındaki otokontrol zincirinin işlemesine sebep olur. Herhangi bir aşamada vergi zinciri kopsa ile, daha evvel verginin bir kısmı toplanmış olduğundan ve daha sonra telafisi de mümkün olduğundan vergi kaybı azalmış olacaktır.
f) Ekonomik kalkınma ve politika açısından, güvenli ve düzenli veriler elde etmek bakımından yardımcı olur.
g) Herhangi bir gümrük birliğini kabul etmiş veya pazara üye ülkelerin hepsinin katma değer vergisini kabul etmeleri, aralarındaki ekonomik ilişkiler bakımından paralellik sağlanmasına yardımcı olacaktır.

Katma Değer Vergisinin Olumsuz Yönleri
a) Katma değer vergisinin uygulanmasında diğer satış vergilerine oranla daha büyük güçlük ve karmaşıklık vardır.
b) Katma değer vergisine gereğinde istisna konası, diğer satış vergilerinden daha zordur. Konan istisnalar dolayısıyla katma değer vergisinin işleyiş sistemi bozulabilir.
c) Katma değer vergisinde, vergi oranlarının farklılaştırılması, diğer satış vergilerinden daha bir özel dikkat ister. Uygulamada tek oranın daha iyi sonuç verdiği gözlenmiştir. (KOLÇAK, 1994, 221-222)



İSTİSNALAR
İhracat İstisnası
Aşağıdaki teslim ve hizmetler vergiden müstesnadır.
a) İhracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetler ve karşılıklı olmak şartıyla uluslararası roaming anlaşmaları çerçevesinde yurt dışındaki müşteriler için Türkiye’de verilen roaming hizmetleri,
b) Türkiye’de ikamet etmeyen yolcuların satın alarak Türkiye dışına götürdükleri malların teslimi anında, Katma Değer Vergisi tahsil edilir. Ancak gümrükten malın çıkışı anında fatura veya belgenin ibrazında tahsil edilen Katma Değer Vergisi iade olunur.
Türkiye’de ikametgahı, işyeri, kanuni ve iş merkezi bulunmayanların taşımacılık faaliyetlerine ilişkin olarak satın alacakları mal ve hizmetler ile fuar, panayır ve sergilere katılımları dolayısıyla satın alacakları mal ve hizmetler nedeniyle ödedikleri katma değer vergisi, karşılıklı olmak kaydıyla iade edilir.
İhraç etmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait katma değer vergisi, ihracatçılar tarafından ödenmez.
Sözkonusu malların ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde, tecil edilen vergilerden oluşur.
İhracatçılara mal teslim eden imalatçılara iade edilecek katma değer vergisi, ihraç edilen mala ilişkin imalatçı satış bedeline göre hesaplanan miktardan fazla olamaz.
Bir teslimin ihracat teslimi sayılabilmesi için aşağıdaki şartlar yerine getirilmiş olmalıdır.
a) Teslim yurt dışındaki bir müşteriye veya bir serbest bölgedeki alıcıya yada yetkili gümrük antreposu işleticisine yapılmalıdır,
b) Teslim konusu mal Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkarak, bir dış ülkeye veya bir serbest bölgeye vasıl olmalı yada yurt dışındaki müşteriye gönderilmek üzere yetkili gümrük antreposuna konulmalıdır.
İthalat İstisnası
Aşağıdaki teslim ve hizmetler vergiden müstesnadır.
a) Bu kanuna göre teslimleri vergiden istisna edilen mal ve hizmetlerin ithali,
b) Geçici ithalat ve hariçte işleme rejimleri ile geri gelen eşyaya ilişkin hükümleri kapsamında gümrük vergisinden muaf veya istisna olan eşyanın ithali,
c) Transit ve gümrük antreposu rejimleri ile serbest bölgeler, geçici depolama yerleri ve gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarla ilgili hükümlerin uygulandığı mal ve hizmetler. (www.gelirler.com.tr/gelir2.nsf/KDVK3065?OpenFrameSet)

ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ
Özel tüketim vergisinin mükellefi, bu verginin kapsamına giren malların ithalatçıları ile bu malları yurt içinde imal edenler. Vergiyi doğuran olay, esas itibariyle imalatçılarca malın teslimi ile ithalatta Gümrük Vergisi ödeme yükümlülüğünün başlaması, Gümrük Vergisi'ne tabi olmayan işlemlerde ise fiili ithalin yapılmasıdır.
Özel tüketim vergisi tek aşamada alınmaktadır ve yükümlüleri sınırlı sayıdadır. (www.milliyet.com.tr/1999/06/19ekonomi/eko00.html)
Ekonomik sürecin üretim ve dağıtım aşamalarında veya bunlardan sadece birinde, istisna ve muafiyetler dışındaki bütün mal ve hizmetlerden genel olarak alınan muamele vergisine karşılık ayrı ayrı belirtilen bazı mal ve hizmetlerden alınan vergiler özel tüketim vergileridir.
Devletler tarafından ÖTV’nin uygulanma sebepleri
- Bu vergiler talebin fiyat esnekliği çok düşük olan içki, sigara ve petrol ürünleri gibi sınırlı sayıda mal üzerine konulmaktadır. Böylece vergi oranları artırıldığında dahi, talebin fiyat esnekliği çok düşük olduğundan talep çok az düşmektedir. Bunun sonucunda ise bir yandan devlet istediği vergi gelirini elde ederken, tüketici tercihlerinde önemli değişiklikler olmadığı için ortaya çıkan ek kayıp çok sınırlı kalmakta ve bu da kaynakların yanlış dağılımı sorununa yol açmaktadır.
- Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arsında vergi yapıları açısından en belirgin farklılık, birincide gelir üzerinden alınan dolaysız vergilerin ve sosyal güvenlik katkı paylarının toplam vergi gelirlerinin yaklaşık üçte ikisini oluşturmasına karşılık, gelişmekte olan ülkelere satış vergileri, KDV ve özel tüketim vergileri adı altında tüketim/harcamalar üzerinden alınan dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerinin üçte ikisi civarında olmasıdır.
- Vergi yükü dağılımında artan oranlılığın gerçekleştirilmesi, alışkanlık verici maddelerin yüksek oranda vergilendirilmesi suretiyle bunların topluma olan zararlarının azaltılması, enflasyonist ortamlarda kıt olan kaynakların kullanımına kısılması, dış ticaret dengesinin sağlanması için ithal edilen bazı ürünlere engel oluşturması amaçlarıyla da ÖTV konulabilmektedir.
o Akaryakıt ürünleri ve türevleri (I Sayılı liste)
o Taşıt Araçları (II Sayılı liste)
o Kolalı gazozlar, alkollü içecekler ve tütün mamulleri (III Sayılı liste)
o Genel olarak lüks mal kategorisinde kabul edilen ve eskiden %26 oranında KDV’ye tabi mallar (IV Sayılı liste)

İhracat İstisnası
I, II, III, IV. Listedeki malların ihracat teslimleri 2 şartı taşımak kaydıyla vergiden müstesna olacaktır. Bu şartlardan ilki teslimin yurtdışındaki müşteriye yapılmasıdır. İkinci şart ise teslim konusu malın Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesini terk etmesidir.
İhracata ilişkin yüklenilen ÖTV’nin iadesi mümkündür. İade için ihracatı, ÖTV’ye tabi malı ithal edenin yada yurt içinde bu malın üretimini yapan firmalardan satın alanın yapması gerekmektedir.
1 Seri Nolu ÖTV Genel Tebliğine göre;
“ÖTV uygulanan malların ihraç edilmesi halinde bu verginin iadesi sadece ÖTV mükelleflerinden satın alınan mallar için söz konusu olur. ÖTV uygulanan safhadan sonraki satıcılardan alınan malların ihraç edilmesi halinde, alış belgelerinde görünmeyen ve malın fiyatına dahil edilmiş olan ÖTV iade edilmeyecektir. Aynı şekilde ÖTV ödenerek ithal edilen malların ithalatçısı tarafından ihraç edilmesi halinde gümrüğe ödenen ÖTV, ithalatçı-ihracatçıya iade edilebilecek, ÖTV’yi gümrüğe ödeyen ithalatçıdan satın alınan malların ihraç edilmesi halinde ise ÖTV’nin iadesi sözkonusu olmayacaktır.

Verginin Tecil-Terkini
Özel Tüketim vergisi kanununun 8/2. maddesi uyarınca ihraç edilmek üzere ihracatçılara teslim edilen mallara ilişkin ÖTV’nin tahsil edilmemesi şartıyla, teslimi yapanların isteği üzerine özel tüketim vergisi tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil edilmektedir. Teslimi takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde malların yurtdışı edilmesi gerekmektedir. Eğer mallar bu tarih aralığında yurtdışı edilmiş ise tecil edilen vergi terkin edilecek, aksi taktirde tecil edilen verginin gecikme zammı ile vergi dairesine ödenmesi gerekecektir. (http://www.alomaliye.com/emrah_aygul_iv_sayili.htm)
• ÖTV mükelleflerince ihracat istisnası uygulanacak ihraç edilen malların, Gümrük Kanunu hükümlerine göre geri gelmesi halinde ithalatta ÖTV uygulanmayacaktır.
• Ancak, ihracatçıların ÖTV iadesinden yararlandığı ihracat işlemine konu malların veya ÖTV ödemeksizin ihraç kaydıyla satın alarak ihraç ettiği malların geri gelmesi halinde, gümrük idaresince geri gelen mallar için ithalatın yapıldığı tarih itibariyle ÖTV uygulanacaktır.
• İhraç kaydıyla yapılan teslimlere ilişkin olarak, ihraç kaydıyla teslimde bulunan mükellefin tecil edilen vergisi henüz terkin edilmemişse, ihracatçının ÖTV’yi gümrük idaresine ödediğinin teşviki üzerine, vergi dairesince tecil edilen vergi gecikme zammı uygulanmaksızın terkin edilecektir. (http://www.gelirler.gov.tr/gelir2.nsf/OTV)
Diplomatik İstisna
ÖTV kanununun 6. maddesi ile kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı listelerde yer alan malların karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerine, konsolosluklarına, uluslararası anlaşmalarla vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlara ve bu kuruluşların diplomatik haklar sahip mensuplarına kendi ihtiyaçları için teslimi ve bunlar tarafından ithali veya ilk iktisabı ÖTV’den istisna edilmiştir.
Kanunun 18. maddesinde bu kanunla yürürlükten kaldırılan hükümler yer almaktadır. Bu hükümler uyarınca 1.8.2002 tarihi itibariyle yürürlükten kalkan vergi, harç, pay ve fonlar aşağıdadır.
1) Akaryakıt tüketim vergisi
2) Akaryakıt fiyat istikrar payı
3) Taşıt alım vergisi
4) Taşıt alım vergisinin 1/4’ü oranında alınan çevre kirliliğini önleme fonu
5) Ek taşıt alım vergisi
6) Motorlu taşıtların kayıt, tescil ve devirlerinde alınan trafik tescil harcı
7) Motorlu taşıtların kayıt tescil ve devirlerinde alınan eğitime katkı payı
8) Motorlu taşıtların kayıt, tescil ve devirlerinde alınan özel işlem vergisi
9) Ek vergi
10) Eğitim, gençlik, spor ve sağlık hizmetleri vergisi
11) Şehit, malul, dul ve yetimlerin payı
12) Tütün mamulleri ve alkollü içeceklerden alınan savunma sanayi destekleme fonu
13) Tütün mamulleri ve alkollü içkilerden alınan toplu konut fonu
14) Tütün mamulleri ve alkollü içkilerden alınan mera payı
15) Tütün mamulleri ve alkollü içkilerden alınan federasyonlar payı
16) Tütün mamulleri ve alkollü içkilerden alınan tütün, tütün mamulleri ve alkollü içecekler kurumu payı (www.malihaber.com/otvgt1.doc)
İthalde Alınan İstihsal Vergisi
Katma Değer Vergisi Kanunun 1.01.1985 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte, 1957 yılından beri uygulanmakta olan İthalde Alınan İstihsal Vergisi yürürlükten kalkmıştır. (KAVAK, 1992, 93)

İthalde Alınan Damga Resmi
31 Ekim 1990 tarih ve 3675 sayılı ithalde alınan Damga Resmi hakkında kanunun 1. maddesi gereğince ithal edilen malların CIF bedelinin %10’u oranında Damga Resmi tahsil edilmektedir.
Eşya Avrupa Birliği ve GATT üyesi ülkelerden ithal edilmişse malın 12 yıllık listede yer alması halinde vergi oranı %22,5, 22 yılık listede yer alması halinde ise vergi oranı %24 olarak uyarlanmakta; öteki ülkelerden ithal edilmişse %25 oranına tabi tutulmaktadır. (ULUDAĞ, 1980)
3675 sayılı ithalde alınacak Damga Resmi Hakkında Kanunun 1. maddesinin yedinci fıkrasında sayılan kanunlar ile uluslararası anlaşmalarla gümrük vergisinden muaf tutulmuş veya istisna edilmiş eşyaya ilişkin ithalat bu resimden muaftır. Resmin mükellef gümrük vergisinin mükellefi olan gerçek ve tüzel kişidir. (SIDAL, 1966, 344)

Rıhtım Resmi
Rıhtım Resminin başlıca özelliği gelirinin yalnızca genel bütçeye ait olmamasıdır. Vergi sistemimizde KİT’lerin tahsil ettiği veya pay aldığı tek verginin Rıhtım resmi olduğu söylenebilir. (TCDD, TKİ) (SARAL, 1979, 19)
Rıhtım Resmi sonraları Ulaştırma Altyapıları Resmine dönüştürülmüştür. 1989 tarih ve 3571 sayılı kanunla değişik 1967 tarih ve 3571 sayılı kanunla değişik 1967 tarih ve 827 sayılı Ulaştırma Altyapıları Resmi Kanununun 1. maddesi gereğince, denizyolu ile yapılan ithalatta %4, kara ve demiryolu ile yapılan ithalatta ise %3 oranında Ulaştırma Altyapıları Resmi tahsil edilmektedir. (TOBB, 1992, 128)

Belediye Hissesi
1981 yılında yürürlüğe giren 2464 sayılı Kanundan önce yürürlükte olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 2. maddesine göre gümrük vergisiyle birlikte alınır yani gümrük vergisinin üzerinden hesaplanan %15 oranında belediye payı alınır. Belediye Hissesinin, tahakkuk ve tahsili gümrük vergisi ile birlikte yapılır. (TOBB, 1999, 129)

Gümrük Ardiye Ücreti
Gümrüklere bırakılan ve belli bir müddet çekilmeyen ithal eşyası üzerinden alınır. (TOBB, 1992, 128)

Benzer Yazılar



Widget by Hoctro | Jack Book

0 yorum: